brave

KÖTÜDEN İYİYE PIXAR FİLMLERİ

Henüz Cars 3 ve Coco vizyona girmemişken oluşturulmuş bir metacritic.com yazısından ödünç aldım başlığı. Aynı şekilde bu paylaşımımız metacritic puanlarıyla oluşturulmuş bir liste olacak ama en güncel haliyle. Film puanlarının 100 üzerinden olduğunu da eklemek istiyorum.

19. Cars 2 (2011) – 57

character-LightningMcQueen_720

18. Cars 3 (2017) – 59

17. Monsters University (2013) – 65

16. The Good Dinosaur (2015) – 66

gooddinosaur1280bjpg-99760d_1280w

15. Brave (2012) – 69

14. Cars (2006) – 73

13. A Bug’s Life (1998) – 77

1920x1080 Wallpaper

12. Finding Dory (2016) – 77

11. Monsters, Inc. (2001) – 78

10. Coco (2017) – 81

1

9. Toy Story 2 (1999) – 88

8. Up (2009) – 88

7. Finding Nemo (2003) – 90

Title-findingnemo

6. The Incredibles (2004) – 90

5. Toy Story 3 (2010) – 92

4. Inside Out (2015) – 94

rich_insideout_footer_33eb9119

3. Toy Story (1995) – 95

2. Wall-e (2008) – 95

1. Ratatouille (2007) – 96

Ratatouille+Soup

 

JUDY HOPPS VE BAŞROLDE YER ALAN DİŞİ HAYVANLAR

2015 yılı sonunda Amerika Yönetmenler Birliği bir rapor açıkladı ve bu rapora göre son iki yılda yani 2014 ve 2015 yıllarında vizyona giren animasyon filmlerin tamamını erkekler yönetmişti. 2014 yapımı 13 filmin 18 yönetmeni ve 2015 yapımı 11 filmin 15 yönetmeninin tamamı erkekti.

Birkaç gün önce de Japonya’nın en önemli animasyon stüdyosu Ghibli’nin yöneticilerinden Yoshiaki Nishimura kadınların animasyon film yönetemeyeceğini çünkü çok realistik olduklarını söylemişti. Yoshiaki Nishimura’a göre erkekler daha idealist oldukları için  bu konuda başarılıydılar. Bu açıklamanın sadece Yoshiaki Nishimura’nın değil Ghibli Stüdyosu’sunun da ortak düşüncesi olduğunu görüyoruz çünkü bugüne kadar bütün Ghibli filmlerini erkekler yönettiler.

snow-white-and-the-seven-dwarfs-1920x1200

Yönetmenler konusunda büyük bir cinsiyet ayrımcılığı olduğu aşikar ama başrollere baktığımızda bundan söz etmemiz mümkün değil. İlk Disney filmi, 1937 yapımı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler filmiyle başlıyor kadınların ana karakteri canlandırmaları. Cinderella, Alice, Uyuyan Güzel, Küçük Denizkızı, Pocahontas, Mulan ve son olarak Frozen’la bu durumu devam ettiriyor Disney. Ghibli filmlerinde ise başrollerde kadın karakterlerin ağırlığı olduğunu görüyoruz. Komşum Totoro, Prenses Mononoke, Ruhların Kaçışı, Yürüyen Şato, Prenses Kaguya Masalı ilk akla gelenler. Diğer stüdyolardan ve ülke sinemalarından da Persepolis, Coraline, Brave gibi önemli örnekleri sayabiliriz.

Asıl şaşırtıcı olan ise dişi hayvanlara ana karakterleri canlandırmakta animasyon dünyasının yetersiz kalışı. Hayvanların yer aldığı animasyonlarda hep erkekler esas rolde yer almış ve dişi hayvanlara ikinci plandaki karakterler uygun görülmüş. Şimdi kısaca bu karakterleri tanıyalım.

1. LADY (Lady and the Tramp – 1955)

Tramp2-disneyscreencaps.com-647

Lady, cocker spaniel tarzı evcil bir dişi köpektir. Henüz birkaç aylıkken insanlarla yaşamaya başladığı için dış dünyadan tamamen habersizdir. Günün birinde sahiplerinin bebeği olur ve Lady bir bakıma ikinci plana itilir. Lady bu dönemde sokak köpeği Tramp ile tanışır ve Tramp Lady’ye dışarıdaki hayatı tanıtmaya başlar.

2. DÜŞES (The Aristocats – 1970)

aristocats-names-2

Angora cinsi dişi kedi Düşes; Toulouse, Marie ve Berlioz isimli yavrularıyla beraber Paris’te varlık bir ailenin yanında yaşamaktadır. Sahipleri ölürse tüm mal varlığı bu kedi ailesine miras kalacaktır. Bu yüzden evin uşağı kedileri uyutup evden uzakta bir noktaya bırakır. Yabancısı oldukları bu dış dünyada kendilerine İrlanda asıllı erkek kedi Thomas O’Malley yardımcı olur. Artık tek amaçları eve geri dönebilmektir.

3. BAYAN BRISBY (The Secret of NIMH – 1982)

Secret of NIMH receiving the amulet

Bayan Brisby, eşi Jonathan öldükten sonra çocuklarını zor şartlar altında büyütmeye çalışmaktadır. Bayan Brisby fare dostlarından yardım istemek için yuvasından uzaklaşır ve enteresan şekilde eşini herkesin tanıdığını fark eder. Eşi fareler arasında halen daha saygıyla anılan bir kahramandır. Araştırdıkça gerçeklerle yüzleşmeye başlar.

4. MAGGIE, GRACE, BAYAN CALLOWAY (Home on the Range/Kahraman İnekler – 2004)

Home on the Range Disney Maggie Mrs Calloway and Grace on the farm

Çiftlik sahibi yaşlı kadına borçlarını ödemesi için ihbarname gelir. Çiftlikte yaşayan Maggie, Grace ve Bayan Calloway isimli inekler parayı bulabilmek için kasabaya giderler. Bir kanun kaçağını yakalayana verilecek ödülle borç aynı miktardadır. Bu yüzden de kanun kaçağını yakalamayı kafaya koyarlar.

5. JUDY HOPPS (Zootopia – 2016)

1

Judy, annesi babası ve onlarca kardeşiyle beraber çiftlikte yaşamaktadır. Aile işini devam ettirmek yerine polis olmaya karar verir ve ilk tavşan polis olma unvanını elde eder. Hırslı ve çalışkan olmasına rağmen dev cüsseli diğer hayvanların arasında ayrımcılığa uğramaya devam eder. Artık tek amacı başarılı olup kendini ispatlayabilmektir.

EN İYİ ANİMASYON FİLM OSCAR ÖDÜLÜ TARİHÇESİ

En iyi kısa animasyon dalında Oscar ödülü ilk kez 1932 yılında yani 5. Kez dağıtılan Oscar ödüllerinde verilmeye başlamıştı.  Buna rağmen en iyi uzun metraj animasyon dalında Oscar ödüllerinin dağıtıldığını görmek için animasyon severlerin 2001 yılını beklemesi gerekiyordu.

1995 yılında Toy Story (Oyuncak Hikayesi) filminin vizyona girmesiyle beraber animasyon sineması seyircisi bilgisayar animasyonu filmlerle tanışmış oldu. Seyirciler ve eleştirmenler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanan bu film sektöre getirmiş olduğu yenilikler sayesinde animasyon sinemasının seyrinin değişmesine yol açtı. Akademi de bu teknolojik başarıya kayıtsız kalmayıp filmi “ilk bilgisayar destekli animasyon” film olması nedeniyle Toy Story’yi özel bir ödülle onurlandırdı.

Pixar’ın  bu büyük başarısından sonra birbiri ardına bilgisayar animasyonu filmler vizyona girmeye başladı. Geleneksel yöntemlerle üretilen animasyon filmler de üretilmeye devam ediyordu. 2001 yılına geldiğimizde artık ödül vermek için yeterli üretim sayısına ulaşıldığını düşünen Akademi ilk kez uzun metraj animasyon film dalında ödül verme kararı aldı.

 

shrek-2-original_1

Ödülün iki önemli kuralı vardı. Birincisi, süresinin 40 dakikadan uzun olması. Diğeri ise aday filmin en az %75’inin animasyondan oluşmasıydı. İlk yıl için Akademi 3 aday film belirledi.  Shrek, Monsters, Inc. (Sevimli Canavarlar) ve Jimmy Neutron: Boy Genius (Dahi Çocuk Jimmy Neutron). Çekişmenin Shrek ve Sevimli Canavarlar arasında yaşanması bekleniyordu. Ödül gecesi zaferi Shrek elde etti ve böylece ilk ödül  Dreamworks  Animation  stüdyosunun oldu. Sonradan 4 filmlik bir seriye dönüşecek olan Shrek serisinin de ilk ve son Oscar ödülü olmuştu bu.

2002 yılında zafer, animasyon sinemasının yaşayan en büyük ismi usta yönetmen Hayao Miyazaki’nin oldu.  Ice Age (Buz Devri),  Lilo & Stitch,  Spirit: Stallion of the Cimarron (Özgür Ruh), Treasure Planet (Define Gezegeni) gibi filmlerin arasından akademi ilk ve son kez İngilizce olmayan bir filmi, Sen to Chihiro no Kamikakushi’yi (Ruhların Kaçışı) bu ödüle layık gördü. Bu ayrıca 2014 yılında kendisine verilen Onur Ödülü’nü saymazsak, sonradan iki kez daha bu dalda adaylık elde edecek olan Miyazaki’nin ilk ve son Oscar ödülüydü. 2002 yılında Miyazaki’nin en büyük rakibi Buz Devri filmiydi. Sonradan 4 filme ulaşan serinin elde ettiği ilk ve tek adaylıktı bu.

2003 yılı sönük bir yıldı. Brother Bear (Ayı Kardeş) ve Les Triplettes de Belleville (Belleville’de Randevu) filmlerinin arasından ödülü Finding Nemo (Kayıp Balık Nemo) rahat bir şekilde kazanmıştı. Sonradan ödüllere damga vuracak olan Pixar’ın da ilk Oscar ödülüydü bu.

Incredibles1

 

2004 yılında ödül bir kez daha The Incredibles (İnanılmaz Aile) filmiyle Pixar’a gitti. Diğer adaylar Shrek 2 ve Shark Tale (Köpekbalığı Hikayesi) filmleriydi. Pixar, bu iki Dreamworks animasyonunun arasından ödülü alarak ilk yılın rövanşını da kazanmış oluyordu bir bakıma.

2005 yılı Pixar’sız bir yıldı. Disney’le yaşanan bağımsızlık savaşları nedeniyle bu yılı filmsiz geçirmek zorunda kalmıştı Pixar ve bu durum diğer animasyon stüdyoları için önemli bir şanstı. Bu fırsatı değerlendirip Oscar’ı kazanan ise İngiliz animasyon firması Aardman ve kil animasyonu filmleri Wallace & Gromit in The Curse of the Were-Rabbit (Wallace ve Gromit Yaramaz Tavşana Karşı) oldu. Walace ve Gromit dizisinin bu ilk uzun metraj animasyon filminin çok güçlü iki rakibi vardı aslında; Tim Burton’ın Corpse Bride (Ölü Gelin) ve Hayao Miyazaki’nin Hauru no Ugoku Shiro (Yürüyen Şato) filmleri yılın diğer iki adayıydı. Ölü Gelin akademi için çok karanlık bir filmdi, Yürüyen Şato’nun bahtsızlığı ise Miyazaki’nin bir önceki filmiyle ödüllendirilmiş olmasıydı. Wallace ve Gromit’in ödülü kazanması sürpriz olarak kabul edilebilir ama hak etmedikleri asla söylenemez.

2006 yılı penguenlerin yılıydı. Pixar, kendi tarihinin en zayıf filmlerinden biri olan Cars (Arabalar) filmi ile yarışa dahil olmuştu, diğer aday ise yine zayıf bir aday olan Monster House (Canavar Ev) filmiydi. Bu vasat yılda ödülü bir Warner Bros. animasyonu olan Happy Feet (Neşeli Ayaklar) elde etti. Bu Warner Bros.’un bu dalda kazandığı ilk ve tek ödüldür ayrıca. Bu ödülü kazanmış olan en zayıf filmin Happy Feet olduğu söylenebilir. Diğer adaylara bakacak olursak en zayıf aday listesinin de bu yıla ait olduğu çok rahat görülecektir.

ratatouille-5148dd808def7

 

2007 yılında Pixar ödüllere bir döndü pir döndü. Tam dört yıl boyunca ödülü kimseye bırakmayacaklardı ve bu serinin başlangıcını Ratatouille filmiyle yaptılar. Diğer adaylar; dünyada yılın en sevilen animasyonlarından biri olan Persepolis ve penguenlerin elde ettiği popülariteyi fırsata çevirmeye çalışan Surf’s Up (Neşeli Dalgalar) filmleriydi. Pixar, iki yıllık ödül hasretini pek de zorlu olmayan bu yarış sezonun ardından sonlandırmıştı.

2008 yılında Pixar ödülü bu kez WALL-E  filmiyle aldı. Diğer rakipleri Dreamworks’ün Kung Fu Panda’sı ve kardeş firma Disney’in Bolt filmleriydi. Kung Fu Panda seyirci tarafından çok sevilmiş olmasına rağmen kalite ve senaryo olarak WALL-E’nin çok çok altında bir filmdi ve ödül sürprizsiz bir şekilde bir kez daha Pixar’a gitti.

2009 yılında Pixar, ödülü Up (Yukarı Bak)  filmiyle aldı. Bu yıl aday sayısı bir kez daha beşti. Diğer adaylar Coraline, Fantastic Mr. Fox (Yaman Tilki), The Princess and the Frog (Prenses ve Kurbağa) ve The Secret of Kells filmleriydi. Favori belirgin bir şekilde Yukarı Bak’tı.

toy_story_3-1920x1080

2010 yılı Oyuncak Hikayesi’nin ve bir kez daha Pixar’ın yılıydı. İlk iki Oyuncak Hikayesi filminin seyircide ve sektör içerisinde çok özel bir yeri vardı ama animasyon dalında Oscar verilmediği için ödüllendirilememişlerdi. İlk Toy Story filmi özel bir Oscar’la onurlandırılmıştı ama gerçek bir Oscar’la kıyaslanamazdı bu. 2010 yılında Pixar, Akademiye bu şansı verdi. Akademi, Toy Story  serisine verdiği değeri sadece animasyon dalında değil en iyi film dalında da aday göstererek bizlere göstermiş oldu. Diğer iki aday, How to train Your Dragon (Ejderhanı Nasıl Eğitirsin) ve L’illusionist (Sihirbaz) yarışın figüranlarıydı ve Toy Story 3, hem animasyon dalında hem de en iyi şarkı dalında Oscar ödülünü alarak geceyi görkemli bir şekilde tamamladı.

2011 yılında ilk Cars filminde yaptığı hataları düzeltmek için devam filmi çeken Pixar çok daha büyük bir başarısızlık sergiledi ve adaylık bile elde edemedi. Kung Fu Panda 2,  Une Vie de Chat, (Hırsız Kedi Paris’te), Chico ve Rita,  Puss in Boots (Çizmeli Kedi) ve Rango yılın aday filmleriydi. Pandaların bir kez daha adaylıkla yetindiği yılda ödülü hak ederek Rango kazandı.

2012 yılında ödülü Pixar animasyonu Brave (Cesur) kazandı. Tim Burton, Frankenweenie ile bir kez daha adaylıkla yetinmek zorunda kaldı. Wallace ve Gromit’in yapım ekibinin yeni animasyonu The Pirates! Band of Misfits (Korsanlar) vasat bir animasyondu ve aday olması büyük bir sürprizdi, adaylık onlar için de büyük bir başarıydı aslında. Stop-motion animasyonlar çeken Laika firması bir kez daha adaylıkla yetinecekti. Brave’i zorlayacak tek film ise Wreck-it Ralph’ti (Oyunbozan Ralph). Hatta Wreck-it Ralph’in çok daha ateşli fanatikleri vardı. Buna rağmen akademi bir kez daha ödülü Pixar’a vermeyi tercih etti.

2013 yılında animasyon sinemasının en güçlü firması Disney, bu daldaki ilk Oscar’ını Frozen (Karlar Ülkesi) filmi ile kazandı. İlk filmi daha iyi olmasına rağmen akademinin görmezden geldiği Despicable 2 filmi Frozen için güçlü bir rakip sayılabilirdi. Listenin en büyük favorisi ise tabii ki Miyazaki’nin jübile filmi olan Rüzgar Yükseliyor filmiydi. Diğer iki güçsüz aday Ernest & Celestine ve Crood’s filmleriydi. Yılın en çok izlenen filmi ve sinema tarihinin en çok hasılat elde eden animasyon filmi gibi unvanlarla geceye katılan Frozen’ı Akademi de görmezden gelemedi ve ödülle onurlandırdı.

maxresdefault

2014’ün en büyük sürprizi The Lego Movie’nin adaylar arasında yer almamasıydı aslında. Ödülün favorilerinden gösterilirken adaylık bile elde edememesi filmin hayranlarını bayağı sinirlendirdi. 2005 yılından yıllar sonra bir kez daha Pixar yılı filmsiz geçirmişti. The Boxtrolls (Kutu Cüceleri) filmi adayların en zayıf  halkasıydı ama  diğer 4 aday gerçekten kaliteli yapımlardı. Disney yapımı Big Hero 6 (6 Süper Kahraman), How to Train Your Dragon 2 (Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2), The Secret of Kells’in yapımcılarının yeni harikası Song of the Sea ve Miyazaki’nin ve Ghibli stüdyolarının ortağı bir diğer deha Japon yönetmen Isao Takahata filmi Prenses Kaguya Masalı ödül için yarışan filmlerdi. Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2 ödülün favorisi olarak gösteriliyordu ama ödül bir kez daha Disney’e gitti ve gecenin kazananı Big Hero 6 oldu.

2015 yılında hiçbiri birbirine benzemeyen 5 film ödül için yarıştı. Büyük bütçeli filmler kontenjanından Pixar filmi Inside Out, bağımsızlar kanadından Anomalisa, kil animasyonu Shaun the Sheep Movie, Brezilya yapımı O Menino e  o Mundo ve Japonya yapımı Omoide no Mani. Ödül bir kez daha Pixar’a gitti ve yılın kazananı Inside Out oldu.

2016 yılında iki Disney filmi Zootopia ve Moana aynı anda adaylık elde ettiler. Rakipleri Avrupa kanadından La Tortue Rouge, Ma Vie de Courgette ve yılın en önemli animasyonu Kubo and the Two Strings’ti. Stop-motion’la bilgisayar animasyonu birleştiren Kubo and the Two Strings görsel efekt dalında da Oscar’a aday gösterilmişti. Buna rağmen bildik formülleri tekrar eden Disney animasyonu Zootopia yılın kazananı oldu.

160304_EM_Zootopia

2017 yılında 5 ayrı ülkede geçen hikayeler izledik. Coco Meksika’da, Loving Vincent Fransa’da, The Breadwinner Afganistan’da, Ferdinand İspanya’da ve The Boss Baby ise ABD’de geçiyordu. The Boss Baby gibi vasat bir filmin adaylık elde etmesi ve diğer ülke sinemalarının görmezden gelinmesi bayağı bir tepki topladı. Yılın kazananı ise bir kez daha Pixar oldu ve Coco yılın en iyi animasyon filmi ve en iyi şarkı dallarında ödülün sahibi olma başarısı gösterdi.

Bugüne kadar 17 ödül dağıtıldı ve Pixar Animasyon Stüdyosu tam 9 kez bu ödülü elde etti. Ödül sadece bir kez İngilizce olmayan bir filme verildi. Ruhların Kaçışı filmiyle bu büyük onur Hayao Miyazaki’nin oldu. Dağıtılan 16 ödül içerisinde bilgisayar animasyonlarının ağırlığı da dikkat çekiyor. Sadece 2 kez farklı yöntemlerle çekilmiş olan filmlere ödül alabildi. İlki Hayao Miyazaki’nin Ruhların Kaçışı filmiydi diğeri ise kil animasyon tekniğiyle yapılmış olan Wallace ve Gromit Yaramaz Tavşana Karşı.

Son olarak neden bazı yıllar 3 bazı yıllar 5 aday gösterildiğini açıklamak istiyorum. Yıl içerisinde vizyona giren aday film sayısıyla alakalı bir durum bu. Aday film sayısı 8-12 arasında olursa akademi 2 yada 3 aday belirleyebiliyor. Bugüne kadar hiç 2 aday gösterilmedi ve 8 sezonda 3 aday gösterildi. Aday film sayısı 12-16 arasında olursa akademi 4 aday gösterebilir ama bugüne kadar hiç 4 aday gösterilmedi. 16’dan fazla aday film olduğu zaman da akademi 5 aday gösterebiliyor.

 

Cesur(Brave) imaj mi Hikaye mi?

Yazan: Nefise Abalı

“Cesur” (Brave): İmaj mı, Hikâye mi?

“Cesur” çok sevildi ve 2013 yılının En İyi Animasyonu Oscar’ını da aldı. Açıkçası Oscar’ı “Cesur”un alması içime sinmedi. Çünkü 2013 yılı için aday gösterilen diğer üç filmin “Cesur”dan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri “ParaNorman”. “Korsanlar” (The Pirates! Band of Misfits) ve Oyunbozan Ralph” (Wreck-It Ralph) de onun peşinden geliyor. Ki aday olamayan “Efsane Beşli” (Rise of the Guardians) ve “Hotel Transylvania” da bu yılın iyi filmlerinden birkaçı.
Peki “Cesur” iyi bir film değil miydi? Elbette, yılın iyi filmleri arasında onu da sayardım mutlaka. Ama en iyisi olmadığının altını çizerdim. Filmler genel olarak iki açıdan değerlendiriliyor. Biri görsellik, diğeri hikâye… Ancak söz konusu animasyon olunca kullanılan tekniklere, animasyon kalitesine ve konsept tasarımlara, dolayısıyla görselliğe daha çok önem veriliyor. Örneğin, stop-motion tekniğiyle çekilen “ParaNorman” filmi, sırf bu işin zorluğu açısından bile takdiri hak edebiliyor.
“Cesur”u görsel açıdan ele alacak olursam Walt Disney ve Pixar animasyon stüdyolarının animasyon anlayışını yansıttığını söyleyebilirim. Bilindiği üzere “Cesur”, Disney ve Pixar’ın birleştikten sonra yaptıkları ilk prenses masalı. Disney’in prensesler serisine eklemlenen prenses Merida karakteri, Pixar’ın üç boyutlu animasyondaki başarısıyla birleştiğinde ortaya güzel bir animasyon çıkıyor. Ancak şunu da söylemek gerekir ki Pixar’ın ve Disney’in daha önce yaptığı başarılı animasyonlarının [Wall-e, Oyuncak Hikâyesi (Toy Story), The Lion King (Aslan Kral)] yanında “Cesur”, biraz sönük kalıyor.
“Cesur”un başkahramanın kadın olması Pixar için Tangled’tan sonra önemli bir adım. Tabii Tangled’taki ve Disney’in prensesler serisindeki çıtkırıldımlıkla birleşen güzellik Merida’da yok, ama hikâyenin sonunda o da diğer prenseslerden pek de farklı olmadığını kanıtlıyor. Öyle ki sürekli başkaldıran ve prenses imajına bürünmek istemeyen Merida, sonunda uysal bir kız olup annesinin kıymetini anlıyor.
Bilindiği üzere Merida karakterinin görselleri, film daha gösterime girmeden izleyiciyle paylaşılmıştı. Ok atan Merida, dağınık ve kızıl saçları dolayısıyla savaşçı bir imaj çiziyordu. Ancak filmin tamamı izlendiğinde bu imajdan eser kalmadığı anlaşılıyor. Filmin ana konusu anne ve kızın arasındaki çatışma gibi görünse de filmin sonunda dış sesin söylediği “Kader içimizdedir, onu değiştirmek elimizde” sözleri bunun tersini göstermektedir. Bu noktada Cesur’un hikâyesinin sağlam bir temele oturtulmadığını söylemek mümkün. Film hangi Merida’nın hikâyesini anlatıyor? Annesine başkaldıran, kaderini değiştirmek isteyen özgür Merida’nın mı, yoksa annesine başkaldırdığı için pişman olan ve ağlayan Merida’nın mı?
“Cesur” filminin belki de en önemli noktalarından biri olayları kadın bakış açısıyla ele almaya çalışması. Kraliçe Elinor, kızını toplumsal cinsiyet rollerine uygun bir şekilde yetiştirmeye çalışırken Merida bu rolleri reddetmektedir. Babası her ne kadar egemen düzeni temsil ediyor görünse de bu sadece fiziki olarak öyledir. Asıl kocasını ve krallığı yöneten Kraliçe Elinor’dur. Yani aslında anne de erkek egemenliği altındaki geleneksel kadın imajından oldukça farklıdır. Burada şu soruyu sormak mümkün. Peki geleneksel olmayan bu anne, neden kızını toplumsal cinsiyet rollerine uyması için zorlar? Sanırım burada kadınlık duygusundan çok, annelik duygusu ön planda. Filmin sonuna gelindiğinde ise anne, artık Merida’nın bir kadın olduğunu kabulleniyor görünüyor. Feminist açıdan değerlendirildiğinde bu durum olumlu olarak yorumlanabilir. Ancak Merida, filmin sonunda annesine kavuşmanın verdiği mutlulukla evine dönüyor. Çünkü özgür Merida’nın gidebileceği başka hiçbir yer yok.
Birçok eleştirmenin dediği gibi “Cesur”, cesur ve özgürlüğüne düşkün bir kadının hikâyesini anlatarak feminist söyleme katkıda bulunmuyor. Aksine “annenin sözünü dinle, dinlemezsen işte başına bunlar gelir” mesajını ileterek aile kavramını, anneliğin önemini, söz dinleyen kızların belaya bulaşmayıp mutlu olacağını vurguluyor. Ki bunu yaparken kurguda ipin ucunu kaçırıyor. Önce Merida’nın farklı bir kadın oluşu, özgürlüğüne düşkünlüğü ve âsiliği vurgulanıp izleyicide Merida’nın kahraman olacağı ya da her şeyi bırakıp gideceğiyle ilgili bir beklenti oluşturuluyor. Ama filmin sonlarına doğru hikâyenin ekseni kayıyor ve Merida kendinden beklenmeyecek bir zavallılığın içine düşüyor. “Gördünüz mü, sen o kadar ben özgürüm, istediğimi yaparım de, bak başına ne geldi?” der gibi sahneler yaşanıyor. Bence kurgunun bu şekilde kaymasının gözden kaçırılmaması gerekirdi.
Bu eleştirilerimi okuduktan sonra, bir de bu gözle filmi izlemenizi istiyorum. Bir filmin sadece görsellikten ibaret olmadığı, hikâye kurgusunun bir filmin iskeleti olduğu unutulmamalı. Karakterin imajı, diğer prenseslerden farklı da olsa… “İmaj hiçbir şey, hikâye her şey”!

Brave – ” Cesur ” Sinemalarda !

CESUR

”Cesur” (Brave) Amerika’da gördüğü yoğun ilginin ardından Türkiye’de de çocuk izleyicileriyle buluşuyor. Okullar açılmadan önce sinemaya gitmek isteyen çocuklar için önemli bir seçenek olan 3D çizgi film ”Cesur”, 176 kopya ile seyircilerini bekleyecek.

Mark Andrews, Brenda Chapman ile Steve Purcell’in yönettiği ve Kelly MacDonald, Emma Thompson, Kevin McKidd ile Craig Ferguson’un seslendirdiği film,İskoçya’nın dağlık bölgelerindeki efsanelerden yola çıkılarak hazırlandı. Filmde, cesur Merida’nın geleneklere karşı çıkıp kaderini değiştirmek için mücadele edişinin öyküsü anlatılıyor.

imdb : http://www.imdb.com/title/tt1217209/