İstanbul Kültür Sanat Vakfı İKSV tarafından bu yıl 35. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali 7 – 17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek. Bu yılın festivalde yer alan animasyon filmlerini kısaca tanıyalım.
SİHİRLİ DAĞ – La Montagne Magique (Sinemada İnsan Hakları Yarışması)
Dört yıl önce festivalin FACE Sinemada İnsan Hakları Yarışması´nda Jüri Özel Ödülü kazanan canlandırma belgesel Crulic / Öteki Tarafa Yolculuk ile hatırlayabileceğiniz Anca Damian, yeni filminde Polonyalı dağcı ve fotoğrafçı Adam Jacek Winkler´in hayatını ele alıyor. Crulic ile başlayan kahramanlık temalı üçlemenin bu muhteşem ikinci halkası, 80´li yıllarda Afgan mücahitlerle Sovyetler Birliği´ne karşı savaşmış Winkler´in hayatını anlatırken, gerçek mektuplar ve ses kayıtları gibi arşiv malzemeleriyle beraber canlandırmaya da başvuruyor. Damian´ın senaryoyu Winkler´in kızı Anna ile beraber yazmış olmasıysa Sihirli Dağ´ı daha da ilginç kılıyor. Çok farklı animasyon tarzlarını deneyen bu renkli film, festivalin en büyülü yapımlarından. (Festival Kitapçığından)
KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN (Türkiye Sineması 2015 – 2016)
Alelade bir mart sabahı, kahramanların en antisi, kedilerin en fenası Kötü Kedi Şerafettin, kadim yancıları Fare Rıza ve Martı Rıfkı ile akşama mangal hazırlığı yapmaktadır. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymaz… Şero, aynı gün, babası Tonguç tarafından evden kovulacağı, göz koyduğu manitanın ölümüne sebep olacağı, bir dizi düşmanının saldırısına uğrayacağı, hayatında ilk kez âşık olacağı, baba olduğunu öğrense de kabullenemeyeceği gibi, mangal planları da bu “ufak aksiliklerle” alt üst olacaktır. Çözüm Rıza´dan gelir: Bundan böyle hayvan değil insan gibi düşünmeleri gerekmektedir. İşte bu, o meşum gecenin ve bir oğulun babaya dönüşmesinin hararetli, hareketli, kavgalı dövüşlü, kahkaha ve gözyaşı ile bezeli inanılmaz hikâyesidir. (Festival Kitapçığından)
MERKÜR (Ulusal Kısa Film Yarışması)
Galeride asistanlık yapan genç bir sanatçı, sanat fuarı çıkışında, çalıştığı galerinin sahibiyle birlikte lüks bir akşam yemeğine gider. Masaya galeri sahibinin arkadaşları olan koleksiyoner, sanat kurumu direktörü ve küratör dahil olur. Genç sanatçı, sanat dünyasının önemli figürleriyle geçirdiği bu gecede masayı gözlemler ve diyaloglara her katılımında hayal kırıklığına uğrar. (Festival Kitapçığından)
TİK TAK (Ulusal Kısa Film Yarışması)
Yaşlı bir adam her zamanki gibi sıradan bir gün yaşamaktadır. Birden aklına bu sıradanlığı kıracak ve yalnızlığını sona erdirecek bir fikir gelir. (Festival Kitapçığından)
HÜZÜNLÜ BELLADONNA – Kanashimi no Beradonna (Gömülü Hazineler) -1973-
Sinema tarihinin en sıradışı, cüretkâr ve psikedelik animasyonlarından biri. Fransız tarihçi Jules Michelet´in La Sorcière isimli kitabından uyarlanan film, köyün baronu tarafından tecavüze uğradıktan sonra şeytanla anlaşma yapan Jeanne´ın hikâyesini anlatıyor. 14. yüzyılda geçen bu Japon animasyonu, cinsellik üzerine adeta bir metafor bombardımanı, tabu yıkıcı ve kafası dumanlı bir film; tarot kartlarının imge dünyası ile Gustav Klimt ilhamlı bir görsel şölen. Son yılların en önemli keşiflerinden biri olarak gösterilen Hüzünlü Belladonna, ilk çıktığı yıllardan bu yana uzun süre ulaşılamayan bir filmdi. 2015´te restore edildi ve Amerika dahil dünyanın pek çok ülkesinde ilk kez 2016´da gösteriliyor. (Festival Kitapçığından)
ADAMA (Çocuk Menüsü)
12 yaşındaki Adama, Batı Afrika´da, etrafı dağlarla kuşatılmış küçük bir köyde yaşamaktadır. Ağabeyi Samba ortadan aniden kaybolduğunda Adama hiç düşünmeden yollara düşerek onu aramaya karar verir. Bu yol onu Avrupa´ya kadar götürür; ancak tarihin dönüm noktalarından biri kapıdadır, takvim yapraklarında 1914 yazmaktadır. Adama cepheye varır. Amacı ağabeyini kurtarmaktır. Ancak yolculuğun gidişatı baştan aşağı değişmiş gibidir. Simon Rouby´nın Avrupa Film Akademisi ödüllerinde En İyi Animasyon dalında aday olan filmi gerçeklik tarafından örselenen, şiirsel bir yolculuğun masalı. (Festival Kitapçığından)
ROBERT BREER SEÇKİSİ
Avangard sinemanın usta isimlerinden Robert Breer, animasyonlarında çeşitli sürprizler ve mizahla dolu ritimler yaratmayı başarıyor. Soyut imgeler, rotoskopi ile yapılmış çizimler, 16mm görüntüler, dergilerden kesilmiş resimler ve bunların her türlü karışımını çok hızlı bir devinim içinde kullandığı filmleriyle, izleyiciyi perdede olup biteni algılamak için aktif bir çaba sarf etmeye davet ediyor. Filmlerini kendisini şaşırtmak için yaptığını söyleyen Breer´in sanatını Jonas Mekas “mutluluk sineması” olarak tanımlıyor. Robert Breer, New Order´ın “Blue Monday” şarkısındaki animasyonların da yaratıcısı. (Festival Kitapçığından)
1983 yılında dünyaya geldi. 2014 yılında “Animasyon Sineması ve Hayvan Karakterleri”, 2017 yılında “İntihar Teorisi” (roman) ve 2020 yılında “Animasyon Sinemasının Yüz Yılı” isimli kitapları yayınlandı. Okumaya, izlemeye ve yazmaya devam ediyor.