Animasyonun hayatınıza etkileri nelerdir ?
Bu sorunun cevabı biraz acıklı olacak:) Çok açık söylemem gerekirse mesleğe ilk başlarda başladığım yıllardaki amatör ruh, yerini profesyonel bir bakış açısına bıraktı, yani o çocuksu heyecanımı eskiye göre yitirdim diyebilirim… Bunu yitirmeme neden olan ana unsursa çalışmak durumunda kaldığım reklam filmleridir.
Siz işinizi nasıl yapacağınızı bildiğiniz halde, konuya sizin kadar hakim olmayan bir sürü insan sürece müdahale eder ve sonunda en başta hayalini kurduğunuz işten çok uzaklarda bambaşka bir iş ortaya çıkar, bu durum kelimenin tam anlamıyla “Mesleki ömür törpüsüdür…”
Neden Animasyon yönetmeni olmaya karar verdiniz ?
Bu çok planladığım bir şey değildi açıkçası, dünyadaki bir çok örnekte de olduğu gibi, animasyon yönetmenleri animatör kökenli insanlardan oluşuyor. Bu herhalde, ben olsam bu hikayeyi böyle anlatırdım diye içinizden geçirmekle başlıyor ve devam ediyor.
Biraz çalışma yönteminizden bahseder misiniz ?
Ben her projede sonuca odaklanma yanlısıyım, hikayenin nasıl anlatılacağını kafamda tasarladıktan sonra hepimizin bildiği animasyon sürecinde ilerliyor her şey. Belki diğer animasyon yönetmenlerinden farkım animatörü daha özgür bırakıyor olmam denebilir. Yani ille de bu olsun diye diretmek yerine, karşımdaki insanın fikrini de dinlemek gibi bir yanım var. Başta da dediğim gibi sonuç önemli, güzel ve amaca uygunsa, egoları çarpıştırmanın bir manası yok bence.
Animasyon yaparken Video referans kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Bu biraz projenin niteliği ve gerekleriyle ilgili bir konu, animasyonun zamanlama açısından gerçekçi olması gerekiyorsa, video referans kullanılması gayet normal. Eskiden yani video cihazları ufalmamış ve bu kadar yaygınlaşmamışken yani, animatörler ya ayna karşısında kendileri oynardı yada başka bir animatör arkadaşını oynatarak referans uç resimler elde ederdi. Şu an video referans kullanmanın nitelik açısından bu yöntemden hiç bir farkı yok. Kısaca bana göre hangi yöntemle yapıldığından çok amaca hizmet etmesi ve estetik görünmesi önemli.
“Prensesin Uykusu” adli sinema filminde Animasyon yönetmeni olarak çalıştınız, projede zorlandiginiz bir taraf oldu mu?
Hiç bir olay zorlamadı, çünkü reklam filminden faklı bir süreç işliyor orada. Bir de projenin başında Çağan Irmak gibi kolay anlaşılır ve zeki bir insan olunca, geriye sadece keyifle uygulamak kalıyor.
En son kişisel projeniz “Artı Uzuv” (Plus Member) filminden biraz bahseder misiniz ?
Bu benim ilk kısa filmim, umarım son olmaz ve fırsat bulup bir süredir üzerinde çalıştığım diğer projeyi de hayata geçirebilirim.
Film, kuyruk uzuvu üzerinden insanların içinde taşıdıkları ”ayrımcılık ve şiddet” duygusunu eleştirmekte.
Ana fikri duyduğum bir hikayeden etkilenip senaryolaştırdım. Konu, Çanakkale savaşı sırasında bir Anzak askerinin annesi, oğluna, Türklerin kuyruklu vahşi canavarlar olduğu ve dikkat etmesi gerektiğini öğütlemesi hikayesi üzerine gelisti. Hepimiz biliyoruz ki, Çanakkale savaşında, düşman askerleriyle ekmeğimizi sigaramızı paylaşmış bir milletiz. Insan şunu düşünmeden yapamıyor, “kuyruklu olsak ne çıkar ki”, insan insandır işte aslında bu kadar basit.
Fakat hikayeyi sadece Çanakkale savaşı üzerinden anlatmak, evrensellikten uzaklaştırıp daha yerel bir hal aldıracaktı. Bu yüzden daha genel, tüm dünyayı, aynı zamanda da tüm insanlık tarihini ele alıp eleştirmeliydi. Bu mantıktan yola çıkarak, tüm ayrımcılık tutumumuzu, yani dil , din, ırk, cinsiyet, düşünce vs. gibi ayrımcılığa neden olan bütün unsurları, kuyruk metaforu üzerinde topladım.
Film yurtdışında iki büyük festivalde binlerce film arasından sıyrılımayı başardı.
*Official selection for the 27th International Short Film Festival in Berlin.
*Screened at the “Portobello Short Film Festival 2011 in London”.
Yeri gelmişken, projede emeği geçen herkese ve İmaj’a verdiği katkılardan dolayı tekrar çok teşekkür ediyorum.
Türkiyedeki animasyon sektörü ve eksiklikleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Öncelikle Türkiye’de animasyonun sektör değil, piyasa olduğunu düşünüyorum. Bunun sebepleri var elbette, başlıca sebepleri sıralamak gerekirse, birinci sıraya ekonomiyi koymam gerekir. Ardından da ” Arz-Talep” dengesinin bir türlü yerini bulamamasını. Daha sonraki sıralarda bu konulara bağlı olarak gelişen kalifiye eleman yetersizliğini. Bu sıraladığım tüm unsurlar sektör olamamanın kısır döngüsünü oluşturuyor. Her ne kadar dönem dönem bu işler devlet elinle desteklenmiş olsa da; son dönemlerde olduğu gibi, yeterli değil, diğer yandan zaten devlet desteği ile ilerleyecek bir konu da değil bence. Özel yatırımcıların elinde şekillenmeli. Aslında kısaca sektör olmanın yolu, animasyonun pahalı bir iş olmaktan çıkmasına bağlı.
Animasyon yönetmeni olarak Türkiye’de yapılmış animasyonlar hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Eskiye göre çok daha eli yüzü düzgün işler çıkıyor, çok yetenekli ve hevesli insanlar olmasına rağmen yukarıda cevapladığım sorular, animasyonun gelişmesi konusunda bir engel. Her şeye rağmen ağır aksak da olsa, geçmişe nazaran daha güzel ve dünya standartlarında işler üretilebiliyor. Ama yeterli değil.
Türkiye’de yapılan animasyon reklamları hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Bu soruyu cevaplamadan “Reklam” diyince biraz durup düşünmek gerekiyor bence, kim kime hangi şartlarda, hangi takvimlerde, hangi olanaklarla iş yapıyor önce buna bakmak lazım. Bütün bunlar olması gerektiği gibi ilerlediyse; bundan sonra iyi ya da, az iyi demeli, açıkçası cevabı biraz uzun biraz da karmaşık. İlle de bütün bunları göz ardı ederek cevapla derseniz, genel olarak kötü değil deyebilirim.
Türkiye’deki animasyon eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Anadolu Üniversitesi bu işi 90’lardan bu yana başarılı biçimde yürütüyor bence, ama tek bir üniversitenin omuzlarında olmamalı bu yük, bildiğim kadarıyla bir kaç üniversitede daha animasyon bölümü açıldı fakat, ilk akla gelen sadece Anadolu üniversitesi oluyor. 75 milyonluk bir ülke için yeterli değil bence.
Sizin için “ işte budur” diyebileceğiniz animasyon hangisidir ?
O kadar çok ki, dar bir kalıba sıkıştırmak istemem ve yazmadıklarımı beğenmiyorum anlamına da gelmez ama, Pixar ve Disney filmlerinin tamamı için “işte budur” sözünü söylemek gerekir. Ama Miyazaki filmlerinin yeri her zaman faklıdır benim için, hem içerik hem animasyon olarak. Defalarca izledim, defalarca da izleyeceğim.
Yeni başlayan animatörleri tavsiyeniz nelerdir ?
Arkalarını dönüp hızla uzaklaşsınlar 🙂 Şaka şaka,
Tavsiyem çok gözlemleyip çok pratik yapmaları olur, gerisi gelecektir.
Kariyerinizdeki bir sonraki adım nedir ?
Bunu bu günden kestirmek çok mümkün değil, ama bir biçimde animasyon hep hayatımda olacak sanırım.
Emekli olduktan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz ?
İnsanlar plan yaparken Tanrı yukarıdan gülümsermiş 🙂
Playstation mı ? X-Box mı ?
Oyun dünyasından biraz uzağım açıkçası, o yüzden bu soruyu geçiştiriyorum.
Max mi ? Maya mı ?
Kesinlikle Maya.
Coca Cola mı ? Pepsi mi ?
Coca Cola
I phone mu ? Android telefon mu ?
Bir ipad edindikten ve kullandıktan sonra, fikir yürüterek söylüyorum, Android 🙂
Araba mı ? Motorsiklet mi ?
Mümkünse ikiside.
2D mi ? 3D mi ?
İzlerken 2D, yaparken 3D
İLGINİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER İÇERİKLER
Hüseyin GÜLGEN Eskişehir Anadolu üniversitesi Çizgifilm Animasyon bölümü mezunu 2009 , şu anda Anima İstanbul‘da karakter animatörü olarak çalışmakta