Nefise Abalı

1985 yılında İzmir'de doğdu. Okumayı geç söktüğü için kitapla olan ilişkisini biraz abarttı. Öğrencilik yıllarında ders çalışmaktan çok kitap okuyup film izledi. 2011 yılında kendini animasyon dünyasında buldu. O günden beri çizgi film senaristliği yapıyor. Masal okumaya ve çizgi film izlemeye bayılıyor.

4. Uluslararası Kayseri Altın Çınar Film Festivali

4. Uluslararası Kayseri Altın Çınar Film Festivali’ nin son başvuru tarihi belirlendi: 14 Mart 2016.

Haber için tıklayınız: http://www.altincinarfestivali.org/habergoster.php?haber_id=255

Festivalle ilgili gelişmeleri Facebook ve Twitter sayfasından takip edebilirsiniz.
https://www.facebook.com/altincinarfestivalii/?fref=ts
https://twitter.com/altincinarfest

12662420_10153950966355956_2244159658454397206_n

 

 

Fırst Launch-Kısa Film

“First Launch” filmindeki küçük kız, ilk kez evinden ayrılıp kreşe gidecek. Çoğumuzun başına gelmiştir, o ilk okul günü, dünyadan uzay boşluğuna fırlatılmak gibi… Küçük kız bununla nasıl baş edecek? Acaba onun gözünden dünya nasıl görünüyor?

Web sitesi: http://www.first-launch.com/

 

Yönetmen Gökalp Gönen’le “Altın Vuruş” Kısa Animasyon Filmi Üzerine

Röportaj: Nefise Abalı

Kayseri Altın Çınar Film Festivali’nde birincilik ödülü alan kısa animasyon filmi “Altın Vuruş”, yurtdışında da ödül almaya devam ediyor. Harlem Uluslararası Film Festivali, Wimbledon Uluslararası Kısa Film Festivali, Libélula Animasyon Festivali, Animation Block Party ve Flickers-Rhode Island Uluslararası Film Festivali’nde ödül alan “Altın Vuruş” 66 festivalde gösterime girdi. Yönetmeni Gökalp Gönen’le “Altın Vuruş”u, başarısını, yapım aşamalarını ve sinema anlayışı üzerine konuştuk.

12071344_858816880892848_1893351827_n

 

  • “Altın Vuruş” festivalden festivale geziyor, gösterim hakkı kazanıyor, ödüller alıyor. Kimileri teaser’ını izledi, şanslı olanlarsa filmi. Merak edenler için filmin hikâyesinden söz edebilir misiniz biraz?

“Altın Vuruş”, paslı evlerinde yaşayan robotların, güneşin hayalini kurdukları bir dünya. Hikâye ile birlikte daha çok, “Tatmin olmak nedir, nasıl tatmin olunur?”, onunla ilgili bir deneme yapıyorum. Kesin bir sonuca varamasam bile sorunu sadeleştirip üzerine düşünülecek iki alternatif bırakıyorum.

  • Peki Altın Vuruş’un fikri nasıl ortaya çıktı?

Tam olarak nasıl geliştiğini bilmiyorum ancak ilk başta bir resim vardı. İki tepenin üzerinde iki küçük kulübe ve bunların içerisinden birbirini gözleyen, kollayan iki karakter… Bütün hikâye bu resimden geliştirildi.

Golden_Shot_2

  • Senaryoyu yazarken nasıl bir yöntem izlediniz? Tıkandığınız noktalar oldu mu?

Elbette. Ama zaten ben fikri bulur bulmaz hemen kâğıda dökmüyorum. Fikrin neden güzel olduğunu hatırlamam yeterli. Çalışmayan şeyler zamanla unutuluyor, bir anda sorunların alternatifleri ve çözümleri aklınıza geliyor. Artık sorun kalmadı dediğim anda kâğıda geçirmeye başlıyorum. Kısacası bulunan fikri kâğıda dökmeyerek, unutma faktörünü bir elek olarak kullanıp yeterli olgunluğa eriştiğinde yazıp çizmeye başlıyorum.

  • Altın Vuruş’un aynı zamanda yönetmeni olmanız senaryoyu nasıl etkiledi?

Aslında bu soruya tam olarak cevap veremiyorum. Şu ana kadar film üretiminde bütün pozisyonları ben üstlendiğim için yönetmen ya da senarist perspektifinden bakmayı hiç öğrenemedim. Ama düşününce yönetmen olarak, estetik kaygı ile eklediğim planlar belki hikâye yapısını etkilemiş olabilir.

Golden_Shot_1

  • Sıradan kısa animasyon filmlerinde ya hikâye çok iyi oluyor, ya da teknik. Zaten ikisi bir arada oldu mu ödülleri topluyorlar. Sizde bu ikisi oldukça dengede. Filme başlarken hedefiniz neydi? Neden bu filmi yapmak istediniz?

Aslında o sorular ve cevaplar daha filmi yaparken bile değişiyor. Zaten, film yapmak istiyorum çünkü yapabileceğim daha iyi bir şey yok diye yola çıkıyorum. Ee o zaman bana bir hikâye lazım. Ama onu böyle yaparsam bu yüzden olmaz, böyle yaparsam şu yüzden kötü görünür diyerek hikâyeyi zaten kafamda “İyi film nedir?” sepetine mümkün olduğu kadar yaklaştırıyorum. O sepette henüz bana ait bir film yok ne yazık ki ama referansım orası.

  • Altın Vuruş’u özel kılan noktalardan biri de filmi tek başınıza yapmanız. Ki bir animasyon filmini tek başına yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Tek kişilik bir ekiple nasıl film yapılır? Avantajları ve dezavantajları neler?

Avantajı, karar mekanizmasının hızlı çalışması ama aynı zamanda bu bir dezavantaj. Çünkü aldığınız kararı uygularken “Yok ya bu olmadı” deyip başa dönme riski çok fazla. Sürekli kendinize, “hayır, bunun için yeterince düşündüm ve bu iyi bir karar” diye kızıp devam etmeniz gerekiyor. Bu yüzden filmde belli bir aşama kat edince artık ne yaptığınızı göremez hâle geliyorsunuz. Bu da en ufak aksilikte sizi filmden koparabiliyor. Çok tehlikeli!

 sonEl-(0-00-00-00)

  • Filmi bitirdiğinizde “Hayal ettiğim işte buydu” dediniz mi? Yoksa “Şöyle olsaydı daha iyi olurdu” dediğiniz şeyler var mı?

Neler var neler 🙂 Peki hayal ettiğim gibi oldu mu? Hayır. Ama kötü anlamda değil. Sanırım bu yine tek başınıza çalışmakla alakalı. Mesela 3 boyutlu modeli yaparken bir form buluyorsunuz, orada geçmişteki deneyimleriniz size bir şey hatırlatıyor ve o şey sizin sesi üretirken verdiğiniz kararları da etkiliyor. O modelde bulduğunuz formun hakkını ses ile vermek zorunda hissediyorsunuz. Bu bütünlük sağlıyor ama net bir şey hayal edemiyorsunuz. Film yine benim deneyimlerimle şekilleniyor ancak bu deneyimleri ben seçmiyorum. Beyin süreç esnasında rastgele oradan buradan bulup ekliyor onları.

0328

  • Yıldız Teknik Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nde eğitim almışsınız. Okuldayken ve sonrasında üç kısa film daha yapmışsınız: Lumen Forest (2013), Güveç (2011) ve Modernizm (2009). Hatta ikisi İstanbul Animasyon Filmleri Festivali’nde ve !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilmiş. İlk filminizden Altın Vuruş’a gelene kadar neler yaptınız? Bu süreçte sinema ve sanat anlayışınızda değişiklik oldu mu?

Okul bitmeden, ticari işler gelmeye başladı. Bu da freelance çalışabileceğime dair bana özgüven verdi ve mezun olunca da o şekilde devam ettim. Freelance çalışma, film üretimi için bana bayağı bir zaman kazandırdı.

Sinema ve sanat anlayışım elbette değişti, değişiyor. İki yıl önce yapmak istediğim film, şu anda bana korkunç bir fikirmiş gibi geliyor, “İyi ki yapmamışım” dedirtiyor. Ama sanırım bu hep devam edecek. Güzel olan, iyi olan, hepimizin yaşadığı, gördüğü şeylere göre değişecek.

Golden_Shot_4

  • Sizi etkileyen, size ilham veren kısa filmler var mı? Takip ettiğiniz yönetmenler, senaristler ya da animasyoncular?

İsmini hatırlayamadığım bir sürü kısa film var. Farkında olmadan bana ilham vermiş olan, bana “İyi film nedir?” konusunda fikir veren filmler… Ama beni motive eden ve kafama kazınan asıl filmlerden birkaç tanesi şu; Mark Osborne’un More isimli filmi beni her seferinde etkiler. Tomek Baginski’nin Fallen Art’ı beni 3D yazılımları öğrenmeye teşvik eden yegane filmdir. Sonra Christoph Lauenstein ve Wolfgang Lauenstein’e ait olan Oscar ödülü almış Balance filmi var. O zamanlar ne güzel filmlere verilmiş Oscar. Şimdi gerçekten üzücü. Balance da iyi fikrin ne kadar önemli olduğunu öğreten filmdir bana.

  • Altın Vuruş ilk ödülünü Kayseri Altın Çınar Film Festivali’nde aldı. Ki Altın Vuruş’un katıldığı ilk festivaldi. Bu ödülü bekliyor muydunuz? Sonuçlar açıklandığında neler hissettiniz?

Ben ön elemeyi bile geçebileceğimi bilmiyordum. Çünkü dedim ya, “Nasıl bir film yaptım?”, “İyi mi kötü mü?”, ayırt edemiyordum artık. O yüzden formu doldurup yolladım. Ön elemeyi geçtiğimi duyunca bile bayağı bir sevinmiştim. Ee bir de üzerine ödül gelince gerçekten harika bir başlangıç oldu. Ama o ödülün kıymeti zamanla daha da arttı. Çünkü ödüle karar veren jürinin ne kadar bilinçli olduğunu zamanla öğrendim. Hâliyle bu insanlar beni bu ödüle layık gördüyse demek ki hak ettim dedim kendi kendime.

 movi_poster_2

  • Animasyon sektöründe çalışanların çoğunluğunun hayalidir bir kısa film yapmak. Ama ekibi toplama, bütçe oluşturma, zaman bulamama gibi sebeplerden dolayı sürekli ertelenir. “Ben de kısa film yapmak istiyorum” diyenlere iki çift laf edebilir misiniz?

Açıkçası ben de bu sorunları aşabilmiş değilim. Sanırım önce güzel bir film izlemek ya da güzel bir kitap okumak lazım. Ben iyi film izlediğimde ya da kitap okuduğumda inanılmaz hırslanıp bir süreliğine de olsa çok güzel çalışıyorum.

Bir de bütün sorunların listesini çıkarıp hepsi için aynı anda paniklemek çok tehlikeli. Film mi yapıyoruz? Önce fikrini bul ve bir sonraki aşamaya geç. Daha ben bir film yapayım dediğin anda “Render’ı nerede alacağım” diye paniklersen büyük ihtimalle o projeyi yalan edersin. Stresi o kadar yorar ki daha yolun başından geri dönersin. Oysa aşama aşama çözmek, stresi kontrol edip projeye devam etmenizi sağlar.

  • Sohbetiniz için teşekkür ederim. Altın Vuruş’a bol ödüller diliyorum.

Ben teşekkür ederim.

 

Altın Vuruş Teaser: http://https://vimeo.com/122644912

Altın Vuruş Facebook sayfası: http://https://www.facebook.com/goldenshotmovie?fref=ts

Eren Erdoğan’la Storyboard Sanatçılığı Üzerine

Röportaj: Nefise Abalı

TRT Çocuk’ta yayınlanan Kuzucuk, Rafadan Tayfa ve Tinky Minky Kukuli gibi başarılı çizgi filmlerde storyboard sanatçısı olarak çalıştınız. Ayrıca İstanbul Animasyon Film Festivali’nde gösterim hakkı kazanmış “Ahau” kısa filminizde storyboard’ta görev aldınız. Storyboard sanatçısı kimdir, ne iş yapar, anlatabilir misiniz?

Bizim burada Türkiye’de yaptığımız storyboard’la yurtdışındaki storyboard arasında ciddi bir fark var. İşi abartıp biz burada storyboard yapmıyoruz diyebiliriz çoğunlukla. Ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ama nihayetinde ortaya çıkardığımız ürün, üretim süreci bakımından biraz farklılaşıyor. Yurtdışında storyboard sanatçısı da kullanılıyor tabir olarak. Bununla ilgili bir yazı hazırlarken denk geldim. Birçok tabir var, farklı farklı. Ama en genel tabirle story artist, hikâye sanatçısı diye geçer. Genelde ince, zekice fikirleri barındıran, kalemi kuvvetli, hikâye anlatma yönü çok kuvvetli olan insanların yaptığı bir iştir. Görsel anlamda hikâyeyi anlatırlar ve bir yandan da fikirler üretirler. Senaryo aşamasında yönetmenle konuştuklarında aklına gelen sahneleri bir yandan karalarlar. Mizah barındıran gag dediğimiz mizansenleri yaparlar. Hem mizah unsuru, hem hikâye anlatıcılığı, hem sinematografi bilgisi mühim. Çünkü yönetmenin ne istediği ortaya koyan, alternatiflerini de sunabilecek kalifiye bir kişi olması gerekir storyboard sanatçısının.

duducuk

Peki Türkiye’de storyboard sanatçısı nasıl algılanıyor?

Türkiye’de çizmeyi bilen ya da çizer olan kişinin storyboard sanatçısı olduğu gibi bir algı var. Yönetmenler gelip size böyle bir senaryo var, bunun storyboard’u lazım diyorlar. Yönetmenliğini siz yapıyorsunuz işin açıkçası. Yönetmenin kafasında kamera açıları yok. Sizin yaptığınız üzerinden yol alınmaya çalışılıyor. Baştan aşağı yanlış bir yöntem. Storyboard sanatçısı projeye dâhil ediliyor ama aslında yaptığı işi yapmıyor. Üstelik daha kısa sürede istiyorlar. Story artistlik yapmak isteseniz bile maalesef sektörün içinde bulunduğu durum çok da buna izin vermiyor. Sadece storyboard çizeri kapsamına alınıyorsunuz.

Walt Disney and Composers Discuss

Yani dünyadaki “storyboard sanatçılığı”nı Türkiye’de tam olarak yerine getiremiyorsunuz.

Animasyon için evet. Mutlaka işini iyi yapan çizerler vardır ama benim şu ana kadar animasyon dizi sektöründe gördüğüm kadarıyla çok iyi, hakkıyla yapılmış storyboard çok az. O yüzden storyboard’çu açığı var.  Eğer iyi bir film ya da dizi yapmak istiyorsanız, kaliteli bir storyboard yapmanız gerekir. Şirketler de buna yeteri kadar zaman ve para ayıramıyor.

Storyboard’un Türkçede tam bir karşılığı bulunabilmiş değil. Hikâye panosu, hikâye tahtası, görsel senaryo vs. olarak kullanılıyor. Sizce hangi Türkçe ifade, storyboard sözcüğünü karşılıyor?

Genelde karşılık bulmadan devam ediyoruz biz. Sektördeki diğer görevler de İngilizce yerleştiği için böyle kullanılıyor. Hikâye tablosu, az çok karşılıyor bence. Sonuçta hikâye anlatıyorsunuz. Kafanızdaki sinematografi neyse, onu anlatıyorsunuz. Dilenirse hikâye tablosu denebilir. Benim için anlamı karşılıyor.

Walt-at-Storyboard11

Storyboard’un sinema, belgesel, dizi film, reklam vs. gibi birçok görsel alanda kullanıldığını görüyoruz. Ancak bu her zaman olmayabiliyor. Oysa storyboard animasyonun olmazsa olmazı. Storyboard’un animasyonda bu kadar vazgeçilmez olmasının sebebi nedir?

Animasyonda olmazsa olmazının sebebi anlatım dili. Cartoon bir hikâye anlatımı oluyor. Cartoon derken bunu 2 boyutlu ya da çocuğa yönelik olarak algılamayalım. Animasyon anlatım dili reel filme göre biraz farklı olduğu için. Oradaki hareket sistematiği farklı, düşünceyi aktarma farklı, bu algıyı çözmüş insanların Chuck Jones gibi diyelim. Looney Tunes’tan tanırız onu. Oradaki bütün mizah unsurlarının mimarıdır. O anlatımları storyboard’ta iyi vermek gerekir. Böylece animatör de yapacağı işi çok net görür. Siz animatöre ve diğer safhalara belli bir miktar bilgi vermiş olursunuz. Bir fikir verirsiniz, animatör ona iki tane katar, yönetmen bir tane daha katar.

Anlatım dilini bilmek animasyonda önemli. Walt Disney’in kendi stüdyosu için dediği gibi: “Biz burada hikâyelerimizi yazmıyoruz, onları çiziyoruz”. Öyle ki reel filmlerin aksine karakterlerin ve hikâyenin oluşumu bu süreçte gerçekleşir. Siz kamerayı alıp bir görüntüyü çekmiyorsunuz sadece. Oradan bir karakter koşup köşeyi dönecekse sadece dönüp geçmemeli. Biz o dönüşte karakterin kişiliğine dair ipuçları alabilmeliyiz. Monsters University’nin storyboard’undaki kovalama sahnelerinin birçoğunda bunu görebiliyoruz.

Ayrıca storyboard ileride oluşabilecek gereksiz iş yüklerini de engeller. Bu yüzden hem hikâye ve karakterin gelişmesi hem de iş sürecinin hızlı ve kaliteli ilerlemesi için storyboard zaruridir.

Monsters-University storyboard duzenleme roportaj için

Reel prodüksiyonların storyboard çalışması ile animasyonun storyboard çalışması arasında teknik olarak farklar var mı?

Reel’de en çok kullanım alanı reklamlar. Onlar da daha kısa oluyor. Orada istenen yönetmenin kafasındaki açıların birebir uygulanması. Dolayısıyla storyboard sanatçısının hikâyenin dışına çıkması istenmez. Ama story artist hikâyeye çok şey katar. Çizgi seride ise -kısa film olabilir, animasyon olabilir- story artist sahneleri daha detaylı karelendirir. Çünkü her geçişte bir oyunculuk olabilir, oyunculuk bir mizah içerebilir, çizgi filme yönelik bir anlatım olabilir. O yüzden daha detaylı yapılır, zamanlamaları, efektleri, kaydırmaları, animatik şeklinde bitirilir. Ayrıca daha çok fikir barındırır. Dediğim gibi hikâye sanatçısı, oradaki bir koşma sahnesine iki tane fikir katabilir.

Bütçe olarak da fark var. Türkiye için konuşursak reklam filmlerinin storyboard bütçeleri, animasyon storyboard bütçelerinden daha yüksek. Çok daha kısa bir storyboard’a yüksek meblağ alıyorsunuz. Dizilerde ise size az para veriyorlar. Üstelik daha detaylı ve daha iyi olması gereken dizi storyboard’u daha az gelirle daha çok iş yüküne yol açıyor.

Türkiye’de bazı reel prodüksiyonlarda storyboard çalışması yapıldığını biliyoruz ama pek yaygın değil. Dünyada ise tam tersi. Star Wars, No Country For Old Men gibi başarılı birçok yabancı filmde storyboard kullanılıyor. Reel prodüksiyonda Türkiye ve dünyadaki storyboard kullanımını karşılaştıracak olursanız neler söyleyebilirsiniz?

Bizde yeni. 10 senelik bir mazisi yok bildiğim kadarıyla. Bunu da birkaç bilinçli yapımcı ve yönetmen yaptı. Bilinçliler diyorum, çünkü filmi öngörmeyi istediler. Yumurta, Vizontele, Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak gibi filmler var. Tabii bunun çok büyük avantajı var. Bütün kamera açıları, fotoğraf karesi gibi hazırlanıyor. Tabii ki bu yönetmenin kafasındadır, bunu görüntü yönetmenine aktarır. Ama storyboard varken bunu herkese aktarabilirsiniz ve işin başında beğenmediğiniz açıları değiştirip daha estetik açılar yakalayabilirsiniz. Bence bizde de yeni yeni başlıyor ama iyi bir gelişme.

TobyShelton_storyboard_megamind

Dünyaya bakacak olursak bu işi bizden çok daha iyi yaptıklarını söyleyebilirim. Toby Shelton, Mark Kennedy, Brandon Jeffords, Matt Jones gibi isimlerin çalışmalarına bakarsak çok daha farklı bir yöntem görülür, benim yaptığım storyboardlara göre. Kare sayıları farklıdır, çizim kaliteleri çok farklıdır. Türkiye’deki çoğu storyboard çizerine göre söylüyorum, yurtdışıyla aramızda ciddi anlamda bir fark var. Orada çok fazla emek harcanıyor, çok fazla sinematografi tartışılıyor. Ama ne yazık ki bizde o kadar önem verilmiyor.

Storyboard’un avantajlarında söz ettik hep, peki dezavantajları var mı?

Türkiye’deki firmalar için söyleyeyim: Süre. Bizde her şey çok hızlı olup bitiyor. Yurtdışında ise sistem çok farklı. Onların senaryo, konsept, storyboard kısmına ayırdıkları süre, uzun bir süre. Bütün olayı orada çözüp geri kalan safhada sadece işlerine odaklanıyorlar. Bizde öyle olmuyor. Hadi yapalım, iki haftada bitsin diyorlar. Bu da yanlış tabii ki.

Storyboard çizeri olarak daha çok yönetmen ve senaristle iletişim hâlindesiniz. Başarılı bir storyboard çıkması için yönetmen ve senaristten beklentileriniz neler?

Yönetmenin filmi kafada kurması lazım. Ben çok denk gelmiyorum Türkiye’de ama. O iş senaryonun bana verilmesi ve benim yaptığım storyboard üzerinden fikir yürütmeyle geçiyor. Ki bu yanlış olan. Olması gereken ise yönetmenin aslında açıları kafasında bitirmesi. Hepsi bitmese bile genel anlatım itibariyle yönetmenin fikir sunabilmesi, storyboard’un yönetmenin öngörüsünde gerçekleşmesi gerekir.

Senaristin ise animasyondan haberdar olması lazım. Çünkü farklı bir yapısı var animasyon senaryosunun. Animasyonda ortak dili konuşabilmeliyiz. Konuşabilirsek çok faydalı olur. Benim aklıma gelen espriyi o da aynı şekilde yakalayabilirse ya da açıları o da benim gibi hayal edebilirse güzel olur. Çünkü yazı ile görsel anlatım farklı. Senarist bana senaryoyu anlattığında benim kafamda açı canlanıyor. Ben o açıyı nereden veririm diye düşünüyorum. Birbirimizi anladığımız noktada çok daha rahat oluyor işler. Tabii bu konuda tecrübesiz ise zaman alacaktır.

TobyShelton_storyboard_tangled

Animasyonda storyboard’un diğer aşamalardan daha önemli olduğu vurgulanıyor. Öyle ki storyboard iyiyse ekibin kalitesiyle doğru orantılı olarak iyi bir film çıkacağı, ama storyboard kötüyse iyi bir ekibin bile filmi kurtaramayacağı söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz? 

Çoğunlukla katılıyorum. Storyboard bana kalırsa filmin çok çok önemli bir kısmı. Çünkü onu bitirdiğinizde filmin anlatımı bitmiş oluyor. Buna değer vermeyip diğer yerlere değer verirseniz olmaz. İstediğiniz kadar güzel model yapın, karakter tasarımı yapın, güzel render alın -3D animasyon için konuşuyorum- hikâyeniz kötüyse olmaz. Pixar, Oyuncak Hikâyesi’ni bitiriyor ancak beğenilmiyor. Tekrar baştan yapılıyor. Daha birçok film var böyle, bitirilip tekrar yapılan. Neden? Çünkü anlatım kötü. Bu yüzden storyboard filmin en önemli, en iyi bitirilmesi gereken kısmı. Bu işte uğraşan storyboard sanatçısı da kilit bir role sahip.

Üniversitede Animasyon Bölümü’nde dersler verdiniz. Bu alandaki öğrenci profilini yakından biliyorsunuz. Genelde öğrencilerin aklında yönetmen olmak var. Bunun dışında liste animatör, karakter tasarımcısı, senarist vs. olarak uzayıp gidiyor. Bu işe yeni başlayanlarda da storyboard kısmında çalışma düşüncesi pek yok. Neden storyboard sanatçılığı pek tercih edilmiyor?

Baştan söylediğim Türkiye’deki olumsuz koşullar bunun tetikleyici sebeplerinden biri. Öğrenciler animasyon bölümüne gelirken çok fazla bilgi sahibi olarak gelmiyorlar. En azından animasyonu bilseler bile bu uzmanlık alanları pek bilmiyorlar. Yani “storyboard sanatçılığı nedir?” diye bilen çok az kişi var. Çoğu yönetmen ve animatör olacağım diye geliyor. Ama sonra sektöre dair bilgi edindiğinde storyboard sanatçısı Türkiye’de aslında çok da hak ettiği yerde değil. Hatta bunu göremiyor, hak ettiği yeri bilmediği için. Modeli ya da animasyonu beceremeyen ya da eli kalem tutan, resim çizen kim varsa storyboard sanatçısı oluyor gibi yanlış bir algı var. Bunu bizim iyi aktarmamız gerekiyor. Tabii bu da yeterli değil. Türkiye’de iyi filmler üretmemiz gerekiyor. Onların yapım aşamalarını gösterip “bunları olması gerektiği gibi yaptık” dersek yapımdaki her birimin önemi de kavranmış olur.

Bu alanda Türkiye’de yeterli uzman sanatçılar var mı?

Çok az kişi var. Özellikle animasyon-çizgi film storyboard’u için konuşacağım. Bileği çok kuvvetli, açıları, sinematografisi iyi olan, daha önce çizgi filmlerde çalışmış, az çizgiyle çok şey ifade edebilen, dinamik pozları ve ifadeleri çok iyi çizebilen uzman sanatçı çok az. Nedeni de bunun üzerine yoğunlaşmamaları. Ben de çoğu zaman storyboard üzerine yoğunlaşamayabiliyorum, başka işlerimden dolayı. Ayrıca diğer dallara göre fiyatlandırma da ucuz olduğu için bu alanda da pek fazla kişi yetişmiyor.

Peki storyboard sanatçısı olmak için hangi eğitimleri almak, hangi süreçlerden geçmek, hangi yeteneklere sahip olmak gerekir?

Çizgi Film-Animasyon Bölümü okuyan öğrenciler zaten storyboard dersi alıyorlar. Bunun yanı sıra sinematografi, öykü yazımı, senaryo yazımı gibi dersler alıyorlar. Bunlar hep storyboard’u destekleyen dersler. İyi bir şekilde bu dersleri aldıkları zaman bir bilgi oluşuyor kafalarında. Ondan sonrası üretimde bulunmak. Belki deneyimli birinin yanında başlayarak, daha sonra tek başına sorumluluk alarak. Ama bileği kıvrak iyi bir çizer olmanız gerekiyor. İyi bir hikâyeci olmanız, görsel olarak hikaye anlatmayı bilmeniz lazım. Senaryo yazımından ve sinematografiden de anlamanız gerekiyor. Bol bol çizgi film seyretmeli, oradaki anlatımlar nasılmış diye. Bunlar kilit noktalar.

Storyboard sanatçılığı dışında konsept tasarımcı ve yönetmen olarak da görev aldınız. Şu an hangi proje üzerinde çalışıyorsunuz?

Şu an üzerinde çalıştığımız bir kısa film projesi var. Beş dakika olmasını umuyoruz. Ben de onun storyboard aşamasındayım, ona yoğunlaşmış durumdayım. Amacımız bu filmi bitirip ulusal ve uluslararası animasyon festivallerine katılmak. Bu olursa bizim ilk festival filmimiz olacak.

Festival filmleri hem teknik, hem hikâye, hem de anlatım olarak özel filmlerden oluşur. Dolayısıyla storyboard sanatçısı ve yönetmenin farklı bir anlatım yakalaması beklenir. Bu festival projenizde storyboard sanatçısı olarak nasıl bir çalışma yaptınız?

Bizim konumuzun geçtiği bir berber dükkânı var. Tabii belli bir dönem belirledik, belirli karakterler oluşturduk. Senarist arkadaşlarla beraber senaryonun giriş, gelişme, sonuç bölümlerini çok detaylı bir şekilde inceleyip notlar aldık. Diğer arkadaşların da fikirlerini aldık. Daha sonra detaylar hakkında fikirler üretmeye başladık. Ufak tefek hikâyeler… Burada şöyle olsa, böyle olsa diye… Ben daha sonra bu fikirleri alıp uygulamaya başladım. Tabii ufak tefek eskizler karalıyorum.

Berber dükkânı modelini elime alıp bakmaya çalışıyorum. Tabii bu sırada araştırma da yapıyorum. Bana referans olabilecek mevcut berber dükkânları hakkında bir arşiv yaptım. Oradaki detaylardan çok fazla hikâye yakalayabiliriz çünkü. Genel itibariyle böyle bir çalışma yapıyorum. Ama filmin genel anlatımı, kamera açılarının ne kadar hareketli, ne kadar durağan olacağı konusunda zaten kafamda bir fikir vardı. Onun dışında anlatıma güç katacak birçok şey için bolca ön hazırlık yapıldı. Hâlâ da süreç devam ediyor, karalıyorum, çiziyorum, sonra storyboard’a uyguluyorum.

Söyleşi için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Son olarak bu alana ilgi duyanlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Burada anlattıklarımın yanı sıra Toby Shelton, Mark Kennedy, Brandon Jefford, Matt Jones, Ryan Savas, Darren Webb, Patrick Harpin ve Mark Andrew gibi bu alanda çok iyi kaynak oluşturabilecek sanatçıların bloglarına ve işlerine bakabilir.

Belly

Senaristliğini ve yönetmenliğini Julia Pott’un yaptığı film, 2011-2012 yılları arasında Chicago, San Francisco, Hollanda ve Philadelphia gibi birçok film festivalinde ödül aldı.

Denizde kaybolan ağabeyini aramaya çıkan Oscar, arkadaşıyla birlikte olağanüstü bir maceraya sürükleniyor. Kardeşlik ve arkadaşlığı şefkatle yoğuran Pott, zengin bir hayal gücüyle özgün bir film ortaya koyuyor.

Head Over Heels

2012 yapımı Head Over Heels, 40. Annie Ödülleri’nde en iyi öğrenci filmi ödülünü aldı. Birçok festivalde ödüle layık görülen stopmotion filmin senaristliğini ve yönetmenliğini Timothy Reckart yaptı.

Aynı evde paralel bir yaşam süren karı-koca, acaba aynı düzlemde yaşamanın bir yolunu bulabilecek mi?

Filmin künyesi: http://www.imdb.com/title/tt2391009/

Ödüllerin listesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Head_over_Heels_(2012_film)

Whole

Kendi güç hayvanını bulmak ister misin?

“Whole”, Den Danske Filmskole’de hazırlanan 2014 mezuniyet filmi: http://www.filmskolen.dk/presse/afgangsfilm/animation/2014/whole/

Filmin künyesi için: http://www.imdb.com/title/tt3906044/?ref_=nm_flmg_dr_1

Yönetmeni William Reynish’le yapılan röportaj için: http://www.blendernation.com/2014/06/25/interview-william-reynish-director-of-whole/

Laika Gururla Sunar: The Box Trolls

Paranorman, Coraline gibi başarılı stopmotion filmlere imza atan Laika ekibi, iki yıl aradan sonra The Box Trolls’le karşımıza çıkacak. Filmin vizyon tarihi 26 Eylül 2014.

Disney’den Yeni Bir Film: Big Hero 6

Yönetmenliğini Don Hall ve Chris Williams’ın yaptığı Big Hero 6’in vizyon tarihi Ocak 2015.

Eskişehir, Türkiye’nin Animasyon Üssü Olmayı Hedefliyor

25.08.2014 tarihinde www.dunya.com’da yayınlanan haberden alınmıştır.

Haberin linki: http://www.dunya.com/bu-kent-turkiyenin-animasyon-ussu-olacak-237008h.htm

Dünya genelinde 100 milyarlarca dolarlık hacme sahip olan animasyon sektöründe Türkiye’nin de söz sahibi olması için Anadolu Üniversitesi’nde çizgi film (animasyon) Ar-Ge merkezi kurulacak. Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) ve Anadolu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (ARİNKOM) desteği ile hayata geçirilen proje ile uluslararası rekabet için ihtiyaç duyulan yetişmiş insan gücünün Anadolu Üniversitesi tarafından karşılanması planlanıyor.

Proje yürütücüsü Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film Bölümü Başkanı Doç. Fethi Kaba, 1 milyon 423 bin TL bütçeye sahip proje için ihale sürecinin devam ettiğini belirterek, “Animasyon teknolojilerinde uzmanlaşmış, akademik ve profesyonel projeler geliştirecek insan gücüne yatırım yapılacak. Proje kapsamında Green Screen Stüdyosu, Motion Capture Stüdyosu ve Cintiq Atölyesi kurulması planlanıyor” dedi. Kurulacak olan render farm atölyesinde film üretiminde gerekli olan render işleminin gerçekleştirileceğini kaydeden Kaba “Bu özellik sayesinde teknoparktaki animasyon şirketleri ve Türkiye’deki diğer ssektör temsilcilerinin ilgisini çekmek istiyoruz. Üniversite- sektör işbirliğine güzel bir örnek teşkil edecek bu uygulama bölgede yeni istihdam alanları da açacak” diye konuştu.

Çizgi film alanında ilk kez böyle bir stüdyo kurulduğunu vurgulayan Kaba, “Eskişehir’in Türkiye’nin animasyon üssü haline gelmesini hedefliyoruz. Önceden Türkiye’de sadece reklamlarda kullanılan animasyon teknolojisi şimdi TRT Çocuk’un kurulması ve sinema filmlerinin yapılmasıyla hızlandı. Bu alanda eğitim veren ilk birim olan Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Animasyon Bölümü, animasyon endüstrinin nitelikli eleman ihtiyacına yönelik en büyük katkıyı sağlıyor” açıklamasını yaptı.

Animasyon alanında dünya ile rekabet edebilecek düzeyde yetenekli öğrencilerin yeni teknolojileri bilerek mezun olmaları sayesinde dünyada faaliyet gösteren şirketlerde çalışabilme olanaklarının da ciddi oranda artacağını ifade eden Kaba, “Animasyon alanı çok geniş bir yelpaze: Bunun içinde çizgi diziler, filmler, oyun sektörü var tüm bunların ortak gelişmesini sağlamalıyız. Önceden Türkiye’de çizgi filmin düşük kalitede olacağı bekleniyordu ama aksine çok hızlı bir gelişme gösterildi. Artık çok daha kaliteli işler çıkabilir ortaya” şeklinde konuştu.

Sinemanın yeni cazibe merkezi olacağız 

Eskişehir’in kurulacak bir sinema platosu ile sinemanın yeni cazibe merkezi olmasının planlandığını belirten Kaba, “Dünyada animasyon ve sinema birbirinden ayrılmaz iki sektör oldu. Bu projeyle kurulacak green screen stüdyosunun ileride kentte çekilebilecek film, dizi veya belgeseller tahsis edilebilmesini, animasyon merkezi ile animasyon alanında kümelerin oluşmasını da bekliyoruz. Bu yeni stüdyolar kiraya da verilebilecek. Böylece şirketler yurtdışı yerine stüdyolarımızı tercih ederek, bölgeye katma değer sağlayacaklar” dedi.