MİYAZAKİ

Miyazaki’ye Onur Ödülü

hayao-miyazaki-oscar-image-01Ünlü Japon anime yönetmeni Hayao Miyazaki, geçtiğimiz günlerde, Amerikan Film Sanatları ve Bilimleri Akademisi (American Academy of Motion Picture Arts and Science) tarafından gerçekleştirilen ödül töreninde, Akademi Onur Ödülü’ne layık görüldü. Seyahati esnasında bir çok gazete ve dergiye ropörtajlar veren Miyazaki, aldığı ödül, gündemdeki projeler ve Ghibli Stüdyosu’nun geleceği hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.
Uçak yolculuklarından ve ödüllerden haz etmediğini defalarca açıklayan Miyazaki, bu ödülün arkasında Pixar’ın ünlü yapımcısı ve arkadaşı ve John Lasseter’ın olduğunu söyledi.
“Bu, yakın dostum Lasseter tarafından biraz emrivaki gibi oldu. Lasseter bana Amerika’ya gidip ödülü almam gerektiğini söyledi. Ben de ’emredersiniz, giderim’ dedim. Bana, törenden sonra evinin bahçesindeki model treni kullanabileceğimi vad etti. Benim dört gözle beklediğim de bu aslında.”
Miyazaki, geçen yıl uzun metraj filmlerden emekli olduğunu açıklayarak sevenlerini hayal kırıklığına uğratmıştı. Ancak, görünen o ki; halen pek çok farklı projeyle aynı anda ilgileniyormuş. Japoya’nın sengoku (1400’lerden 1600’lere uzanan savaş dönemi) döneminde geçen bir samuray çizgi romanı (manga), Ghibli Müzesi için kısa filmler ve Robert Westall’ın “The Call and Other Stories” kitabının japon versiyonu için kapak illüstrasyonu bu projelerden bazıları.

photo03“Samuray çizgiromanını bitirebileceğim konusunda şüphelerim var. Maliyeti görmezden gelip, bu projeye çok fazla efor ayırmak istiyordum, tıpkı hobi gibi. Boş zamanım olur diye düşünüyordum, ama sürekli proje teklifleri alıyorum. Kazançlı olmasalar da, benim için manası büyük projeler.”

Ghibli Stüdyosu’nun arkasındaki atölyesinde haftanın beş günü çalışan ünlü yönetmen, hafta sonlarını dinlenmeye ve uzun yolculuklara ayırıyormuş.
“Öleceğim güne kadar çalışmak niyetindeyim. Uzun metraj filmlerden emekli oldum ama animasyondan değil. Canımın istediği animasyondan değil en azından.” diyerek Ghibli Müzesi için çalıştığı kısa filmleri kast ediyor olmalı.
Kendini tamamen kalem ve kağıdın büyülü dünyasına adayan Miyazaki, hala 2 boyut mu 3 boyut mu diye kararsızlığa düşenler için de şunları söylüyor; “Bence her şeye yetenek karar veriyor. Asıl önemli olan, metoddan ziyade onu kullanan yetenek. Metodun özünde doğru yada yanlış diye bir şey yoktur, ister kalem çizimi olsun, ister 3 boyutlu bilgisayar ürünü. O yüzden, kalem çizimi aslında bitmek zorunda değil, onu yetenek olmadan kullananlar bitmeli. Ama ne yazık ki; o da soluyor.”

Ghibli Stüdyosu’nun şu sıralar her hangi bir uzun metraj projesinde çalışmadığını belirten Miyazaki, “Niyetim, Ghibli’nin bir daha uzun metraj fim yapmaması değildi, aksine, tek yaptığım, sadece kendi emekliliğimi ve uzun metraj işini bıraktığımı açıklamaktı. Fakat Ghibli Müzesi’nde yaptıklarımız gibi kısa filmler yapmaya devam etmek istiyorum. Bunları küçük bir animatör ekibiyle beraber yapıyoruz.”

Bu sözlerin aksine, asistanı bir dergiye ünlü yönetmenin film işini bırakmadığını açıklaması üzerine, Miyazaki, “Ben müze ekibiyle beraber çalışıyorum ve Ghibli’nin geri kalanıyla ilgili de daha fazla bir şey bilmiyorum. Karışmak da istemiyorum açıkçası. Neticede, istediğimi yapmama izin verdikleri sürece burada kalacağım.” dedi.

Görünen o ki; çağımızın anime gurusu Miyazaki, daha uzun süre yaptıklarından ve yapmadıklarından söz ettirecek gibi.

Hayao Miyazaki’nin ödül konuşması

Çevirisi:
– Karım bana çok şanslı bir erkek olduğumu söyler. (Kahkahalar)
– Ben de kendimi şanslı sayıyorum. Çünkü, kalem ve kağıt ile film yapabildiğimiz son çağı yakalamış bulunuyorum.
– Başka şanslı olduğum bir konuda; ülkemin, benim film yaptığım yaklaşık 50 yıllık bu sürede savaşta olmaması. Evet, savaşlardan da fayda sağlıyoruz. Ama kendimizi savaşa girmediğimiz için şanslı saymalıyız.
– Yinede, benim en büyük şansım, bugün burada bayan Maureen O’Hara ile tanışmamdır.
– Teşekkürler

John Lasseter’ın tören sırasında Miyazaki’yi takdimi

Bu kadar saygıyla ve uzunca bahsettiğine göre, Miyazaki’nin, ödülü alışının arkasında, Lasseter’ın kulislerinin olduğu şüpheleri doğru galiba.

 

822547150 822547023 822546801 1417532_638912216159481_2007922541_o.1384785651

Miyazaki^nin üzerinde çalıştığı samuray çizgiromanı (manga)

 

robert

 

Robert Westall’ın “The Call and Other Stories” kitabının japon versiyonu için kapak illüstrasyonu.

MIYAZAKI’DEN TARİHİ ANİMASYON, THE WIND RISES

MIYAZAKI’DEN TARİHİ ANİMASYON, THE WIND RISES

Japonya’nın dünyaya ihraç ettiği en eli öpülesi isimlerden biri olan Hayao Miyazaki’nin, Japonya’da halihazırda yayınlanmış olan animasyon filmi The Wind Rises’ın trailer’ı internetlere düştü.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon savaş uçaklarını tasarlayan bir mühendis olan Jiro Horikoshi ve şair Tatsuo Hori’nin hayatlarını inceleyen film; onlarca yıla yayılmış bir fabulaya sahip. Aynı başlığı taşıyan manganın uyarlaması olan film, savaşın Miyazaki çizimleriyle bile güzel görünemeyeceğini kanıtlıyor.

Filmin spot başlığı olan Ikineba ise, “We must live.” anlamına geliyor. Savaş yıllarında aşk temalı filmlere karnımız tok, ama Miyazaki’ye her zaman aç.

Anime ve Sürdürülebilirlik Deyince: MİYAZAKİ

Anime ve Sürdürülebilirlik Deyince: MİYAZAKİ

Hayao Miyazaki’nin tuhaf, incelikli ve izleyicisini hem fizikötesi hem de sahici yolculuklara çıkaran fazlasıyla devrimci dünyası, insanoğlunun doğayla etkileşim biçimi üzerine düşünmek için birebir.

Yazı: Mutlu DİNÇER

Genellikle eserlerde “sanat” ve “sinema” terimlerinin birara­ya gelmesi izleyicileri uzak­laştırsa da bugün Japon animas­yon ustası Hayao Miyazaki’nin filmleri yediden yetmişe herkesin ruhuna dokunuyor ve büyük usta­nın her filmi animasyon film yapı­mında bir zafer olarak görülüyor. Bugün çalışan en iyi animasyon şir­keti olan Stüdyo Ghibli’nin kurucu­larından olan Miyazaki’nin saf sine­masal deneyimi yaşatan şaheserleri Japonya’da gişe rekorları kırıyor; Batı sinemalarında aylarca oynatılıyor. Fes­tivallerden de eksik olmayan bu filmler için Taksim sinemalarının özel gösterim haftaları düzenlemesine bakılırsa, Türkiyeli izleyiciler de bu ilgili kitle arasında yer alı­yor. Sınırsız bir ticari ve sanatsal başarı elde eden ve heybetli Pixar’ın dünyalarından tümüy­le farklı olan bu filmler, Batı’da genelde basit ve çocuklara yönelik olarak görülen animasyonu yeniden tanımlıyor.

Ana Tema Doğayla İlişkimiz

Yalnızca birer çocuk filmi olmayıp, yetişkin izleyici kitlesine de bir kez daha bir ço­cuğun gözlerinden bakma şansı veren bu filmlerin ana teması için, insa­noğlunun doğayla etkileşim biçimi desek herhalde hatalı olmaz.

Doğayla ilişkimiz, iktisadi büyü­me, gelenek ile modernite, zanaat ile teknoloji arasındaki çatışma, insanlık ve sahici toplumsal ruh… Japonya’nın yerel inanç sistemi, animist bir din olan Shinto’dur ve insanın doğal çevreyle uyumu son derece önemlidir. Bu dinin etiğin­den ilham alan Miyazaki filmlerinde de çevre, varlıkların canlı bir topla­mı olarak kabul edilir.

Yeryüzü ge­nellikle insan cehaleti nedeniyle acı çeker vaziyette gösterilir. Asıl ilgi çekici olan ise, bu yaklaşım hiçbir zaman doğrudan sunulmaz ve bu sonuca farklı açılardan ulaşılır. Yani çevreye dair kaygılar, açık biçimde dile getirilmese de, insanların geçim kaynaklarını etkilemesi, yok olup giden bir ürün vs. yoluyla belirti­lir. Örneğin Deniz Kızı Ponyo’da, küçük bir balık, kirlenmiş ve çöple dolu okyanus yatağında bir trol tek­nesinin ağlarıyla boğuşurken ken­dini denize atılmış bir kavanozun içinde bulur ve macera başlar.

Rüzgârlı Vadi, küresel kirliliğin yı­kıcı sonuçlarını göstermekle kalmaz, aynı zamanda çevreleri için hâlâ so­rumluluk almaya yanaşmayan insan gruplarını hikâye eder. Komşum Totoro, çevreye duyulan saygının ödülü nasıl getireceğini gösterirken, Ateşböceklerinin Mezarı, savaşın bir ülke üzerindeki etkilerini ser­giler. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’yı kazanan ve Oscar’a layık görülen Ruhların Kaçışı’nda ise kahraman, do­muza dönüşen tüketim delisi anne-babasını kurtarmak için, ruhların arındığı bir hamamda çalışmak zorunda kalan bir kız çocuğudur.

Çocuksu Ama Çocukça Değil

Miyazaki filmlerinin başrol oyuncusu, ebeveynlerini çevreleyen materyalizmden azade çocuklar ya da genç yetişkin­lerdir. Genelde pasif ya da hülyalı bir ultra dişilik içinde karakterize edilen klasik anime kahramanları­nın aksine, Miyazaki’nin kız karak­terleri kayda değer ölçüde bağımsız ve aktif olup, neredeyse tipik bir erkeksi eda içinde karşılarındaki engellerle cesurca yüzleşirler. Bu kahramanlar yetişkin olmadıkları için toplumu kontrol edenlerin algı­layamayacağı şeyleri algılarlar; genç erkekler olmadıkları için toplumu yönetecek kişilerin göremediği şey­leri görürler. Bu taze ve açık görüş­le, dünyanın ne olabileceğine dair yeni olasılıklara karşı gözümüz yavaş yavaş açılmaya başlar.

Animasyon yazarı Suzan Napier’in de dediği gibi: “Sağ­ladığı fantezi alanı, gerçeğin pürüzlü yüzeyleri üzerinde süzülerek, tüm o özgür yalnızlığı içinde zihnin serbest­çe oynama­sına izin ve­rir.”

Miyazaki film­lerinde gelecek çocukların ellerinde­dir ve bu filmler izleyicisini asla süt kuzusu yerine koymaz. Karakterler, çocuk filmi piyasasını kaplamış ve artık bıkkınlık getiren karakterler­den ve Disney şirinliğinden uzakta, tamamen inandırıcı karakterlerdir.

Doğası Gereği El Emeği

Mitler, kadim Japon saray öyküleri, bilimkurgu ve elbette peri masal­ları… Bir siyaset bilimi ve iktisat mezunu olan Miyazaki, aynı zamanda yıllar boyu Ursula K. Le Guin’in kitaplarını uyarla­makla ilgilenmiş, Yerdeniz Öyküleri’nin telifini almasına rağmen iş yoğunluğu yüzün­den bu fırsatı oğlu Gorô Mi­yazaki değerlendirebilmiş.

Yalnızca geleneksel animas­yon araçlarını kullanan ve bilgisayar teknolojisine sırt çeviren Miyazaki, büyülü, ruhani ve fantastik ola­nı, gerçek ve ayrıntılı dünyalara taşımak, yani animasyonun temel işlevi olan gerçekliği değiştirme özelliğini kusursuzca ger­çekleştirmeye devam ediyor. Her ne kadar her filminin ardından “emekliliğini” ilan etse de…

Oyuncak Hikâyesi’nin yönet­meni John Lasseter, New York Times’daki bir röportajında ko­nuyu layıkıyla özetliyor aslın­da: “Animasyon olsun olmasın, salt film yapımı açısından onun sahnelemesi, onun montajı, onun aksiyon sahneleri, filme çekilmiş en iyi eserler arasında. Yaratıcılık güçlüğü çekiyorsanız onun filmle­rinden birini izlemek en iyi ilaç. Biz Pixar’da tıkandığımızda gi­dip onun filmlerini izler ve şuna bak deriz.”

kaynak:
http://ekoiq.com/anime-ve-surdurulebilirlik-deyince-miyazaki/