Okul öncesi dönemdeki çocuklar izledikleri, gördükleri, duydukları her şeyden olumlu ve olumsuz etkilenirler. Hayal ile gerçeği ayırt edemedikleri için televizyonda izledikleri çizgi film karakterlerini gerçekmiş gibi algılayıp onların yaptıkları hareketlerin aynısını yapıp, onlar gibi davranma eğiliminde bulunur. Buna göre okul öncesi çocuklar izledikleri çizgi film karakterleri gibi davranıp onların tavır davranış, eylem ve sözlerini rol model olarak taklit eder. Süpermen ile özdeşleşen bir çocuk uçabileceğine, örümcek adam gidi duvarlara tırmanacağına inanır ve bu davranışlarını eylemlere dönüştürebilir.
Şengül “Televizyon yayınlarında küçük çocukların korunması” adlı uzmanlık tezinde televizyonda yayınlanan görüntülerin çocuklar üzerinde olağan üstü bir gücü olduğundan ve benzeri görülmedik etkilere yol açtığından bahseder. İzlenilen yayınların çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere yol açtığını, söyler. Televizyon görüntülerinden kasıt ile ne denilmek isteniyor diye bakıldığında bir filmin konusu, teması, olayların geçtiği mekan, karakterler diye algılanabilir. “Senaryo Yazımı” isimli kitabın yazarı Miller, izleyici kitlesi olan çocukların karakterle ilgilenmek istediklerini belirtir. Psikolojik bir süreç içinde çocuklar başkalarının duygularını anlayabilme ve özdeşleşme yoluyla karakterle sıkı bir ilişki içine girer. Onları sever ya da sevmez. Onlarla birlikte duygulanır, onlar için kaygılanır, sorunları paylaşır.
1980’li yıllarda hayatımıza giren çizgi filmleri hatırlayacak olursak çoğumuzun aklına önce filmin başrol karakteri, sonra filmin adı gelir. Animasyon filmlerindeki ana ve yan karakterlerin yaratılmasında çocukların ilgisi, yaş özellikleri, zihinsel ve duygusal gelişimleri göz önüne alınmalıdır.
Animasyon senaristi, senaryoyu yazmadan önce şu soruları sormalıdır; Hangi yaş çocuğu nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz? İlgisini çeken şeyler nelerdir? Duygusal olarak nasıldır? (kaygıları hayalleri, korkuları, hedefler). Bu soruların cevapları için iyi bir araştırma yapmalı, çocuklara zarar vermeyecek, gelişimine katkı sağlayacak şekilde çalışmalarını düzenlemelidir.
nimasyon filmlerinde geçen konu, eylem ve görselleri destekleyen unsurlar karakterlerdir. İzleyici çocuklar, karakterler sayesinde filme bir anlam katar. Senaristin hayalinde canlandırdığı ve kaleme aldığı karakterler, karakter tasarımcısı tarafından resmedilip görselleşir. Karakter tasarımcısı, çocuğun dünyasını iyi bilmelidir. Çizeceği karakteri iyi araştırmalı, gözlem yapmalıdır. Unutmamalıdır ki izleyici çocuklar görerek öğrenecek ve gördüklerinden etkilenecektir. Animasyon filmleri, çocuklarda görsel imgeler yoluyla birçok konu ve kavramların öğrenilmesinde yardımcı bir unsur olarak kullanılabilir. Bazen bir görüntü, binlerce sözün önüne geçebilir.Kitapların önemini anlatan Fransız uzman Neveu, “Kitap ancak çocuğun kişiliğine saygı gösterdiği sürece ideal bir iletişim aracıdır” derken bu söz çocuklar için yapılan animasyon filmleri içinde geçerlidir denebilir. Çocukların duygu ve düşüncelerine tercüman olan karakterler, çocuğun düşünce dinamiğini bozmadan, engellemeden olumlu bir psikolojik alt yapı oluşmasını sağlamalıdır. Çocukluk yıllarımızda izlediğimiz Alp dağlarının eteğinde dedesi ile birlikte yaşayan Heidi karakterinin, hayata olumlu bakma ve engelleri aşma çabası, köy hayatının insana kazandırdıkları ve güzellikleri ile hayatımıza katkıları inkâr edilemez.
Pinokyo karakteri ile yalan söylemenin insana verdiği olumsuz etkileri görürken, burnumuzun uzayacağı korkusuyla belki de yalan söylemekten vazgeçtik. Şeker kız “Candy” karakteriyle, sıcak bir ailenin ve aile kurma özleminin önemini ve belki de ilk platonik aşklarımızı yaşadık. Kırmızı başlıklı kız karakteriyle tanımadığımız birine inanmamamız gerektiğini, yalnız başımıza evden uzaklaşmamayı öğrendik. Bize özgü karakterlerden Keloğlan ise sevimli kel kafası ve saflığı ile birçok olayın üstesinden gelir. İyi niyetliliği temiz kalpliliği, çevik zekâsı ve dürüstlüğü ile hükümdarları bile alt edebildiğini gördük.
Son zamanlarda çocuklar tarafından oldukça sevilen kendi öz kültürümüzden beslenen “Pepee” okul öncesi çocuklarının beğenisine sunuldu ve çocuklar onu çok sevdi. Pepee karakterini seslendirenin yine aynı yaşlarda bir çocuk olması ona doğallık kattı. Tutum ve davranışlarıyla çocukların içinden bir karakter olan Pepee karakterini tasarlayan tasarımcı, o yaş çocuklarının özelliklerini dikkate alarak ve onların yapabileceği resimlerden faydalanarak en basit çizimlerle tasarlamamıştır. Yuvarlak bir kafa dairesel çizimlerle verilen estetik bir görünüm, en sade şekliyle kondurulan gözler ve belli belirsiz çizilen ağız Pepee’ye ayrı bir sevimlik kazandırmıştır. Çünkü okul öncesi çocukları için her şey sade olmalıdır. Ayrıntılar, çocuklar için sıkıcı ve anlamsızdır.
Pepee’ de okul öncesi çocukların ani duygu değişiklikleri, mimikleri, tavır ve davranışları ustalıkla verilmiş. Filmde verilmek istenen aile yapısı, akrabalar, kardeş figürü ağabeylik yapma, özel günlerdeki hazırlıklar, şarkılar, oynanan oyunlar, söylenen atasözleri, yenen yemekler, yöresel kıyafetler, halkoyunları, dalgalanan bayrak gibi ögeler izleyici çocuklar için hiç de yabancı olmayan unsurlardır. Pepee, mükemmel bir karakter değildir. Bu sebeple izleyici çocuklar kendilerinden bir parça bulurlar. Çünkü Pepee de kendileri gibidir. Yaramazlık yapıyor, alay ediyor, zarar veriyor, kardeşini cezalandırıyor, öfkelenince bağırıyor. Bu olumsuzlukları dozunda olduğunda ve sonuçlarına katlanıldığında veya başkaları tarafından kabul görmediğinde izleyici çocuklar doğru ve yanlış davranışları görüp ayırt edebilir. Davranışların sonucunda nelerin yaşanabileceğini görebilir. En önemlisi yanlışlar yapılabilir, hiç kimse mükemmel değildir düşüncesi gelişir.
Dünyaca tanınan animasyon filmlerinin çocuklar tarafından sevilmesinin nedeni o filmlerin karakter ve konusunda gizlidir. “Aslan Kral” filminde Kral Musafa idaresindeki Küçük Simba büyüyünce krallığın başına geçecektir.
Ama Musafa’nın kardeşi Scar, kıskançlığının ve hırslarının esiri olmuştur. Simba’nın krallığa geçmesini istemez. Kötülüğü temsil eden sırtlanların yardımıyla kardeşini bir kaza süsü vererek öldürtür. Bu durumdan da Simba’yı sorumlu tutar. Simba, vicdan azabı duyar suçluluk psikolojisiyle krallığı terk eder ve böylece amcası krallığın idaresini elini alır. Kötülerin kol gezdiği krallıkta adalet, düzen kalmaz. Simba en yakın arkadaşları Timon ve Pumba’nın yardımıyla sorumluluklarının farkına varır krallığı kurtarması gerektiği düşüncesiyle geri döner ve böylece kötülerin ve iyilerin mücadelesi başlar.
Simba’nın çizimlerin de yumuşak dokunuşlar yuvarlak hatlar onlara ayrı bir sevimlilik katmıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde Simba’nın yetişkin halindeki yürüyüşü, duruşu, gülümser şeklindeki yüzü, gözlerindeki masum bakışı, tavır ve davranışlarındaki asaleti, iyi yürekli bir kralı temsil eder. Onun karşısında olan kötü kalpli amcası Scar ve yanındaki sırtlanlar ise karanlık bir yerde yaşar. Scar’ın bakışlarındaki donuk ifade, sivri suratı ve dağınık yelenin arasından beliren sivri sakalı, keskin dişleri ve tırnakları ile hemen fark edilir. Sırtlanların kambur sırtları ve çevik hareketlerindeki güvenilmez halleri ile kötülüğü simgelediği her hallerinden bellidir. Her an eline geçireceği avını parlayacakmış gibi duran pençeleri ile kolları güvensiz bir kucağı simgeler. Kraliyet ailesinin sevildiği, orada yaşayan hayvanların bakışlarından onlara duyulan saygı gözden kaçmamaktadır. Film boyunca iyiler ve kötülerin mücadelesi işlenir.
Kralın ve küçük oğlunun kötüler tarafından alt edilmesi kimsenin istediği bir şey değildir. Saflığın, iyiliğin sembolü olan çocuklar filmdeki Simba karakterini çok sevmiştir. Çünkü o mağdur olmuş ve yaşadığı toprakları terk etmek zorunda bırakılmıştır. O halde ona sahip çıkılması, tekrar güç kazanması gerekiyordur.
Kayıp balık “Nemo,” filminde küçük bir balık olan Nemo babasıyla birlikte yaşar. Annesini çok küçükken kaybetmiştir. Bir yüzgecinin küçük olması babasının gözünde onu güçsüz ve zayıf kılmaktadır.
O nedenle babası korumacı bir tavırlarıyla Nemo’ya yaptığı müdahaleler zaman zaman küçük balığın yaşamını çekilmez hale getirir. Bir gün Nemo uçsuz bucaksız okyanusta kaybolur. Evinden çok uzaklaşır. Evine babasına dönüş yolunda verdiği mücadele onu farklı maceralara sürükler ve bir insanoğlunun akvaryumunda tutsak kalır. Nemo karakteri, güçsüzlüğü simgelerken aynı zamanda mücadeleyi, asla pes etmemeyi vurgular. Film, ailenin önemini ve aidiyet hissini pekiştirirken her ne olursa olsun yaşanılan yerin değerini fark ettirir.
Nemo ile özdeşim kuran çocuklar karakterle birlikte evden uzakta, babasını kaybetmenin hüznünü onunla birlikte yaşadı. İstediği bir şeyi yapamayan, engellenen veya gücünün farkında olmayan çocuklar kendilerini bu filmde buldu. Şartlar ne kadar zor olsa da her güçlüğün üstesinden gelinebileceği düşüncesi film boyunca işlenirken çocukların bilinçaltına bu mesajlar iletilmiştir denebilir.
“Neşeli Ayaklar” filmdeki minik penguen “Mumble” karakteri içinde yaşadığı toplumda diğerlerinden farklıdır. Çünkü İmparator penguenler çok güzel şarkı söylerken o berbat bir şarkıcıdır, diğerlerinden ayıran en büyük özelliği çok iyi dans etmesidir. Ama bu penguenler arasında hiç de önemsenmez, özellikle babası tarafından aşağılanır. Numble uçsuz bucaksız buzullarda yolculuğa çıkar yaşanılan maceralar sonunda özüne sadık kaldıkça her ne yaparsan yap her zaman bir fark yaratabilirsin düşüncesi filmin ana teması denebilir. Numle karakteri herkesin yaptığını yapamayan belki başkaları tarafından beceriksiz, tembel gibi görünen çocuklar için olumlu bir rol modeldir aslında.
Ötelenen, kabul görmeyen, bazen anne babası tarafından eleştirilen çocukların ruh halini çok iyi yansıtmaktadır. Gerçek hayatta oyundan dışlanan, hatalı bir davranışı yüzünden horlanan, herkesin yaptığı bir şeyi yapamayan çocuklar kendilerini ana karakterin yerine koyup Mumle’nin mücadelesini kendi mücadelesi gibi görebilir.
Her filmin bir ana birde yan karakterleri vardır. Hikâye, ana karakter ve yan karakterler üzerinden işlenirken bu karakterlerin çocuklara yakın olması çok önemlidir. Kişilik ve davranışlarıyla izleyici kitlesiyle özdeşleşebilen ana karakter olayların üstesinden gelen, amacına ulaşan bu amaca ulaşırken engellerle karşılaşan ve aşan sonuçta hedefine ulaşan ve ya kazanan olmalıdır. Karakterlerin seçimi ve duygusal durumları, sakarlıkları, ağlamaları, korkuları, heyecanları, güzellikleri veya çirkinlikleri, iyi veya kötülükleri, olumlu ya da olumsuz yönleri, olaylara karşı tavır ve davranışları, jest ve mimikleri, içinde yaşadığımız hayatın küçük numuneleri değil midir? İzleyici çocuklar bu karakterler aracılığıyla kendilerinden bir parça bularak kendilerini o karakterlerin yerine koymakta ve yakın bulmaktadır. Çünkü karakterler aracılığıyla yapamadıklarını yapar, hissedemedikleri duyguları hisseder.
Çocuklar bir filmde ana karakter yerine başka bir karakterle özdeşleşiyor onu örnek alıyorsa bu asıl ana karakterin özelliklerinin iyi bir şekilde ortaya konamadığının bir işareti olabilir. Öyleyse ana karakter öyle bir yaratılmalı ki izleyici çocuklar, etkilenebilmeli ve onun peşinden sürüklenebilmelidir. Karakter tasarımcısı, karakterlerin kişiliğini, duygularını, düşüncelerini, korkularını, heyecanlarını, zaaflarını, hayallerini o karakterde yansıtabilmeli ve özdeşleştirebilmelidir. Özellikle ana karaktere çocukların inanması gerekir. Karakter inandırıcı olursa çocuklar hem sevecek hem de kabul edecektir.
Karakter yaratılırken özgün karakterler çizilmelidir. Bu karakterler bir insan olabileceği gibi, hayvanlar, oyuncaklar, ayakkabılar, geometrik şekiller, kıyafetler, ev eşyaları, bitkiler, hayvanlar gibi canlı cansız her türlü nesne çocukların hayal dünyasında yer edinebilmesi için oldukça ilginç olmalıdır. Karakterlerin insana özgü tavır ve davranışları iyi bir şekilde karakterize edilmelidir. Karakterlerin duygu durumlarındaki değişim tavırları kararsız, dalgın, ilgisiz, kendinden emin, hırslı, hilekâr, kaba, çekingen, gösterişli, geveze, meraklı, cimri, savruk, zeki, sinsi, güvenilir, sakar, alçak gönüllü, olması göz, ağız, yüz şekilleri ve vücut diliyle birbirlerine gösterdikleri tavırlar, olaylara bakış açısıyla belli olur.
Ana karakter üzerinde yaratılan zıtlıklar hiçbir zaman mükemmel olmamalıdır. Çünkü mükemmel insan yoktur. Onun da korkuları, zaafları, olumlu veya olumsuz yönleri olmalıdır. Çirkin bir ana karakter üzerinden dostluk, sevgi, barış temaları işlenebileceği gibi güzel bir karakter çizimiyle kötülükler de verilebilir. Böylelikle çocuklarda bireylerin farklı özelliklerinin olabileceği düşüncesi geliştirilebilmelidir. “Shrek” animasyon filmindeki ana karakter yüz olarak çirkin bir karakterken, sempatik davranışları ve tavırlarıyla çocukların sempatisini kazanmıştır. Çocuklar her ne olursa olsun doğaları gereği doğruluktan, iyiden yana oldukları için bu karakteri kendilerine çok yakın bulmuşlardır.
Yan karakterler her ne kadar ön planda olmasalar da ana karaktere yön veren onun vereceği kararları etkileyen, olayların çözümünde etkisi olan, iyi ve ya kötü özellikleri olan bazen ana karakterin yanında bazen karşısındadırlar kimi zaman ana karakterin en yakın dostuyken aynı zamanda onun en büyük yardımcıdır. Zor zamanlarında ona yardım eden kararsızlıklar yaşadığında doğru karar almasına yardım eden çoğu zaman vicdanın sesi olmaktadırlar.
Sonuç olarak, eğer çocuklar için bir animasyon filmi yapılacaksa, her şeyden önemlisi yaş dönemi özellikleri iyi tanınmalı ve ona göre karakter oluşturulmalıdır. Çünkü karakter, çocukların rol model olarak taklit ettiği, özdeşim kurduğu, gerçek dünyayı nasıl algıladıklarının işareti olması ile doğru orantılıdır.
Yazan:
Rabia Kandıra
Animasyon Senaristi
KAYNAKÇA:
Mardi, Halime Özge. (2006) Çocuk Kitapları Resimlemede Karakter Yaratma. Yüksek lisans tezi
Oruç, C. Tecim, E. Özyürek, H. Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Kişilik Gelişiminde Rol Modellik Ve Çizgi Filmler. Ekev Akademi dergisi Yıl:15. Say:48 (2011)
Şengül, Z. (2011). Televizyon yayınlarında küçüklerin korunması. Uzmanlık tezi.
Yağlı. A. Çocuğun Eğitiminde Ve Sosyal Gelişimde Çizgi Filmlerin Rolü Ve Caıllou Ve Pepe Örneği. Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/10 Fall 2013, p. 707-719, ANKARA-TURKEY
Hüseyin GÜLGEN Eskişehir Anadolu üniversitesi Çizgifilm Animasyon bölümü mezunu 2009 , şu anda Anima İstanbul‘da karakter animatörü olarak çalışmakta