SONY

THE STAR’DAN KARAKTER GÖRSELLERİ YAYINLANDI

Yeni Sony Animation film The Star’dan karakter görselleri yayınlandı. ABD’de 10 Kasım 2017’de vizyona girecek olan filmde hayvanların gözünden ilk noel anlatılacak.

1 2 3 4

HAFTANIN VİZYON FİLMİ – ŞİRİNLER: KAYIP KÖY

Gizemli bir harita, Şirine’yi ve onun en yakın arkadaşları Gözlüklü Şirin, Sakar Şirin ve Güçlü Şirin’i sihirli varlıklarla dolu yasak ormanda, gizemli kayıp köyü, kötü Büyücü Gargamel’den önce bulmak için heyecanlı ve esrarengiz bir yarışın içine sokar. (Basın Bülteninden, kaynak: sadibey.com)

Sony, 2011 ve 2013’te vizyona soktuğu iki Şirinler filminin ardından bu kez de Şirinler: Kayıp Köy (Smurfs: The Lost Village) isimli animasyonla karşımızda. Sony, Şirinler’in ekmeğini yemeye kararlı ama ortaya çıkan işler kimseyi memnun etmiyor. Kayıp Köy’ün Imdb puanı 5,9, metacritic puanı ise 40. Ülkemizde çocuklu aileler bu hafta sonu sinemalarda bu filmi tercih edecektir. Sadece çocukların katlanabileceği bir film olmuş zaten.

Hotel Transylvania – Analiz

Yönetmen: Genndy Tartakovsky
Animasyon Yönetmeni: James Crossley

Otelin Menüsü: Korku Soslu Şekerleme
Sony Pictures Animation yapımı “Hotel Transylvania”, korku-fantastik ve eğlence (mizah)’yi birleştiren bir animasyon. 6 yılda biten film, 100 milyon dolara mal olmuş ve gişe sonrası Sony’ye 300 milyon dolar kazandırmış. Gişede hasılat rekorları kıran birçok filmle karşılaştırıldığında Hotel Transylvania’nın çok fazla ilgi görmediğini söylemek mümkün. Ancak bu ilginin filmin kalitesiyle ters orantılı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunda da başarılı yönetmen Genndy Tartakovsky’nin büyük bir payı var.
Sony’nin Genndy Tartakovsky’i yönetmen olarak seçmesi radikal bir karar. Samurai Jack ve Powerpuff Girls’ten tanıdığımız Tartakovsky, ağırlıklı olarak 2D animasyon geleneğine bağlı bir yönetmen. Dolayısıyla Sony, Tartakovsky’nin 2D geleneğini, bu projedeki 3D animasyona yansıtmasını istemiş gibi görünüyor. Bununla ilgili olarak Tartakovsky, ayna referansı alınan pozlardan ziyade gerçek pozların kâğıt üzerine tekrar tekrar çizilerek ideal ve eğlenceli bir ifadeye ulaşılmasını, bunun için de bir kalem perspektifinden bakmak gerektiğini söylüyor. Animatörler de bu bağlamda video referansından sıyrılıp kâğıt çiziminden yola çıkarak karakterleri canlandırmışlar. Bunda da ne kadar başarılı olduklarını animasyon kalitesinden anlaşılıyor.

gorsel1

Tabii bu başarıda Tartakovsky’nin özverili ve detaycı çalışmasını da unutmamak lazım. Tartakovski, animasyon planlarının değerlendirilme sürecinde elinde sürekli tabletle dolaşıp pozlamalara direkt müdahale etmiş ve animatörle bu bakımdan sıkı bir etkileşimde bulunmuş. Ve onlardan gerçekliğin dışında karikatürize edilmiş, gerçek hareketten daha gerçekçi olan bir animasyon beklemiş. Sanatsal yapıtlarda da yapılmak istenen bu.

gorsel2

Filmin animasyon yönetmeni de Sony’nin daha önce çalışmış olduğu yönetmenlerden biri. Daha önce Cloudy with a Chance of Meatballs, Beowulf ve The Smurfs’de çalışan James Crossley, Sony’nin anlatım diline alışkın biri. Belki de bu yüzden Crossley, Tartakovsky’nin yöntemine hiç aşina olmadıklarını söylese de bu yöntem sayesinde “klasik hareket kalıplarını kırararak” çok daha eğlenceli bir film ortaya çıkardıklarını vurguluyor.

gorsel3

Eğlence demişken animasyonla ilgili bir önyargıdan söz etmek istiyoruz. Nedense animasyon deyince akla sadece mizah geliyor, bunun böyle olmadığını 9 ve Nightmare Before Christmas’da görmüştük. Ancak son dönemlerde üretilen hemen hemen bütün animasyonlarda yoğun bir biçimde mizaha ve komediye yer verildiği görülüyor. Bu anlamda Hotel Transylvania farklı bir yerde duruyor. Öyle ki barındırdığı korku ögeleriyle 9 ve Nightmare Before Christmas serisine eklemlenebilir. Hatta 2012 yılında gösterime giren Frankenweenie ve ParaNorman’ı da aynı türe dâhil edebiliriz. Bu üç filmin de aynı dönemde gösterime girmesi, animasyonun salt mizah ya da komediden sıyrılıyor olmasının bir göstergesi olarak okunabilir mi? Bununla ilgili görüşlerimizi ayrı bir çalışmada ele almayı düşünüyoruz.
Bazı eleştirilerde filmin çocuklara uygun olduğu, esprilerin çok basit olduğu söylenmiş. Bu nedenle yetişkinlere hitap etmiyor denmiş. Biz bunun aksini düşünüyoruz. Hotel Transylvania yer yer çocuklara hitap etse de çoğu sahne çocuklar için ürkütücü olabilir. Örneğin, birçok izleyenin aklında kalan aşağıda sahne yetişkinler için bile hafızalara kazınmıştır.

gorsel4

Hotel Transylvania, konu itibariyle popüler sinemadan etkilenmiş görünüyor. Bildiğiniz gibi “Twilight” serisi ile birlikte vampir filmleri revaçta olmaya başladı. Aynı şekilde vampir edebiyatı da yeniden popülerleşti. Bir vampir ailesinin hayatını mercek altına alan filmin konusu üzerinde fikir birliğine varılabilmiş değil. Birçok kişi filmin, aşkı anlattığı üzerine odaklanmış. Ama aslında hikâye ana karakter Mavis’in dış dünyayı ve insanları merak etmesi üzerine kurulu. Aşk da, sadece yan olaylardan biri olarak inşa edilmiş. Gerçi hikâye ilerledikçe ana hikâyenin ekseninde kaymalar görülüyor. Dış dünyayı merak etme hikâyesi, bir anda Mavis’in zing’ini bulma (Karşı cinsle ilişki kurma ölçütü. Bizde buna elektrik alma deniyor) hikâyesine dönüyor. Klasik çarpma yöntemiyle ilk görüşte aşk yaşanıyor. Mavis, Zing’ini buluyor ve onu kaybetmek istemiyor. Tabii bu eksen kaymaları hikâyeyi pek sarsmadığı gibi birçok izleyiciyi de rahatsız etmeyebilir. Çünkü Hotel Transylvania gerek karakter, gerek mekân açısından öyle bir görsel şölen sunuyor ki resmen büyüleniyorsunuz.
Filmi, karakter ve mekân tasarımı açısından değerlendirecek olursak ortaya muhteşem bir tablo çıkıyor. Hotel Transylvania’nın karakter tasarımında son yıllardaki en güçlü kadrolardan birine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Mekân tasarımında da yine güçlü bir isim var: Luc Desmarchelier. Bu tasarımcıların her birinin kendine has bir tarzı var. Disney, Glen Keane, Jim Kim ekolünün dışına çıkmamayı tercih ederken Sony, Carter Goodrich başta olmak üzere Fabian Mense, Craig Kellman ve Pete Oswald gibi çok farklı tarzlarda, stil sahibi birçok tasarımcıyı bir araya getirmiş. Burada bir parantez açmak gerekirse Goodrich, son dönem animasyon filmlerinin karakter tasarımında vazgeçilmez isimlerden biri. Goodrich, ne kadar başarılı olduğunu bu projedeki ağırlığıyla bir kez daha ortaya koyuyor.

gorsel5
gorsel6

Frankenstein, Dracula, Kurt Adam, Görünmez Adam, Mumya gibi birbirinden farklı tarzda ve anatomik yapıdaki ana karakterlerin yanı sıra yan rollerdeki cadılar, zombiler, tek gözlü canavarlar, iskeletorlar, ve daha bir sürü korkunç ve garip yaratıklar işte bu ekibin elinde şekillenmiş. Bu arada karakterler ve seslendirmenler birbirine çok benziyor. Belki de bu yüzden seslendirmeler oldukça başarılı. Bu konuda nasıl bir yöntem izlendiğini bilmiyoruz. Yani seslendirmenler referans alınarak mı tasarım yapılmış, yoksa karakterlere göre seslendirmenler mi seçilmiş, emin değiliz. Bildiğimiz bir şey varsa o da seslendirmenlerin ve karakterlerin uyumlu olmasının filmin başarısında etkili olduğu.

gorsel8
gorsel9

http://www.ew.com/ew/gallery/0,,20609141_20633524_21212724,00.html#21212718

Bu korkunç bilinen yaratıkların insanlardan korkması da çok güzel bir ironi. Aynı zamanda canavarların bilinen imajları ters yüz edilmiş. Böylece hepsi komik karakterlere dönüştürülmüş.
Filmdeki vampir karakterleri, zihnimizdeki vampir imajından farklı. Bu son dönem, vampir filmlerinin çoğunda var. Burada onların insan kanı içemediğini görüyoruz. Öyle ki Dracula, insan kanının yağlı ve mikroplu olduğunu söylüyor. Dracula’nın insanlarla yaşadığı kötü bir deneyim sonrası kızı Mavis’i insanlardan korumaya çalışması tipik bir baba tavrını yansıtıyor. Dracula kızının büyüdüğünü de kabullenebilmiş değil henüz. “Eyvah kızım büyüdü” paniğiyle kendisi gibi olamıyor ve kızıyla doğru bir iletişim kuramıyor. Bu açıdan hikâye baba-kız ilişkisine derinlemesine odaklanıyor. Adam Sandler’ın Dracula’nın seslendirmeni olarak seçilmesindeki ana etken de, kız çocuğu babası olduğu için Dracula karakteriyle empati kurabileceği düşüncesidir.
Her şeyi mutlu sonla bitirme arzusundan dolayı canavarların insanlarla kaynaşmasının bir anda gerçekleştiği konusunda eleştiriler var. Bizce bu kısımda bir sıkıntı yok. Çünkü insanlar canavar festivali yapıyorlar ve bu festivaldeki her karakteri onlar gibi sanıp eğleniyorlar. Yani onların gerçek canavarlar olduğunu anlayan görünmüyor gibi. Dolayısıyla burada Dracula’nın Jonathan’a ulaşması için çok güzel bir çözüm verilmiş. Ki bunun da insanların eliyle gerçekleşmesi önemli. Bu noktada da canavarların ve insanların kaynaştığını söylemek zor. Ayrıca bu kaynaşmayı Jonathan ile Mavis arasında vermek bile hikâyenin mesajı açısında yeterli.
Filmin korku atmosferini daha iyi yansıtması için renk paleti itibariyle genellikle monokrom sahneler tercih edilmiş. Bu bakımdan ilk bakışta zengin mekan görselleri dikkat çekmese de lokal sahnelerde farkına varabileceğimiz detaylardaki yaratıcılık takdire değer.

gorsel7

Story artist Kaan Kalyon’ın başarısından bahsetmeden geçmeyelim. Bildiğiniz gibi bu tür projelerde story artist büyük bir öneme sahiptir. Sanılanın aksine sadece story artist, storyboard çizimiyle sınırlı kalmayıp filmde birçok beğendiğimiz sahnenin, mizansenlerin ve detayların arkasındaki yaratıcı beyindir. Bu bağlamda Kaan Kalyon da story artist’liğin hakkını fazlasıyla veriyor. Pocahontas, Aslan kral, Herkül gibi animasyon filmlerinde çalışan Kalyon, başyapıtlar serisine Hotel Transylvania’ı da ekliyor.
Sonuç olarak Hotel Transylvania, hem içerik hem teknik açıdan son dönemlerde en çok keyif veren filmdi. Ayrıca şimdiye kadarki en iyi animasyon listelerinde üst sıralarda yer almayı hak ettiği de su götürmez bir gerçek.

Yazanlar: Nefise Abalı, Eren Erdoğan

Kaan Kalyon

hürriyet gazetesi’nden alıntıdır.
haber: Barbaros TAPAN / LOS ANGELES, (DHA)

http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/haber/21978857.asp
________________________________________________________

Türkiye’de 23 Kasım 2012’de gösterime girecek olan, ’Otel Transylvania’ 3D Animasyon filminin yaratıcı kadrosunda, Hollywood’ta animasyon filmlerinde bir çok başarılı çalışmaya imza atan Kaan Kalyon da bulunuyor.

Barbaros TAPAN / LOS ANGELES, (DHA)

Yönetmenliğini ’Genndy Tartakovsky’nin yaptığı ve başrol seslendirmelerini Hollywood’un önde gelen aktörlerinden Adam Sandler, Selena Gomez, Andy Samberg, Jon Lovıtz gibi ünlülerin yaptığı filimde, Dracula’nın insanlardan uzakta kurduğu ve işletmeciliğini yaptığı ’Hotel Transylvania’nın içerisinde gecen ilginç ve eğlenceli olan hikayesi 3D Animasyon filmi olarak beyaz perdeye taşındı. Yapımına 2006 yılında başlanan ve bitim aşamasına kadar 6 yılda 6 değişik direktörün görev aldığı film ’Sony Pictures’ stüdyolarına yaklaşık 100 milyon dolara mal oldu. Şimdiye kadar hem Amerika hem de dünya pazarında yaklaşık 300 milyon dolar gibi bir hasılat elde edilen filim, 6 senelik çalışma sonrası yapımcılarının yüzünü güldürdü.

Filmin yapım aşamasında büyük bir rol oynayan ve daha önce ’Arslan Kral’, ’Pocahantas’, ’Herkül’, ’Surf´s UP’, ’Treaure Planet’, ’Cloudy with chance of meatballs’ gibi Hollywood’un birçok önemli animasyon filminde hikaye artistliği yapan Kaan Kalyon ile ’Sony Pictures’ sütüdyolarında DHA’nın sorularını yanıtladı.

Öğrencilik yıllarında, Los Angeles’da Malibu’da bir restoranda garsonluk yapan Kaan Kalyon 1980’li yıllarda Amerika’nın ünlü Talk Show ustası Johnny Carson ile tanıştıktan sonra hayatının değiştiğini söyledi. Restoran adisyonlarının arkasına çizdiği figürlerinin Johnny Carson tarafından fark edilip kendisinin ’Walt Disney Filim’ stüdyolarında çalışmasının tavsiyesi üzerine, o zamana kadar çizmiş olduğu bütün amatör çizimlerini bir pazar poşetine koyup,Walt Disney Film stüdyolarının yolunu tutan Kaan Kalyon’un Hollywood’a giriş macerası böyle başlamış.

Walt Disney Film stüdyoları tarafından yeteneği keşfedilen ve Kaliforniya Sanat Enstitüsü’nde burslu olarak flim eğitimi alan Kalyon okul sonrası “Walt Disney ile kontrat imzalamış ve ilk çalışmasını, dünya animasyon film tarihi içerisinde büyük bir yeri olan ’Arslan Kral’ın ’I just want to be a King’ ahnesini çizerek yapmış.

HİKAYENİN ÇİZGİ KARAKTERLERE DÖNÜŞMESİ

Animasyon filmlerinin en önemli bölüm aşamasının bu bölüm olduğunu söyleyen Kalyon “Bizler hikayeyi okuduktan sonra, motion pictures filmlerine göre çok daha fazla zaman harcıyoruz” dedi. Bazı senaryoların yapım aşamasının çizgi karakterlere dönüşümünün 1-5 yıla kadar uzayabildiğini söyleyen Kalyon örnek olarak Disney yapımı olan ’Herkül´için yaklaşık sadece 1 seneyi Yunanistan ve Türkiye´de karakter ve tarihi gözlem yaparak geçirdiklerini ve ´Sony Pictures´yapımı olan ´Surf´s Up´icin ise yine yaklaşık 1 sene boyunca filmin yapım aşamasından önce ´San Diego´hayvanat bahçesinde Penguenlerle birlikte vakit geçirdiklerini onların davranış ve hareket biçimlerini inceledikten sonra çizim aşamasına geçildiğini belirtiyor.

Kalyon, bu işe gönül veren gençler içinde, eğer animasyon dünyasında başarılı olmak için sadece güzel çizim yapmanın yeterli olmadığını, film yapım aşaması hakkında eğitim alınmasının gerektiğini, genç animatörlerin çok iyi bir hayat gözlemcisi olmalarının gerektiğini söyledi.

Şimdiye kadar çalıştığı filmler içerisinde yapım aşamasında en çok süre harcadıkları yapıtın ’Hotel Transylvania’ olduğunu belirten Kalyon, Adam Sandler´ın projeye katılması ile her şeyin yapım aşamasında daha da eğlenceli olduğunu anlattı. Kalyon, “Adam tam bir basketbol hastası. Basketbol oynamayı çok seviyor,onun için stüdyoda basketbol sahası kuruldu. Her fırsat da çalışanlarla basketbol maçı yapıyor ve onun takımı maçı kazanana kadar mücadele bitmiyordu” dedi. Seslendirme sırasında sık sık çikolata yemesi ve bütün çalışanlara da yedirmesiyle tanınan Adam Sandler’ın aynı beyaz perdede filmlerinde olduğu gibi çok eğlenceli bir kişilik olduğunu vurguladı.

Türk sinemasının son yıllardaki çıkışını başarılı bulduğunu ama Hollywood için yapılan filmlerde özellikle senaryo aşamasında acele davranıldığını düşünen Kalyon, şöyle dedi:

“Hollywood için film yapıp ve bu filmlerin ödül törenlerinde boy göstermesini istiyorsak özellikle hikaye seçimlerinde ve filmin bitiş aşamasından sonra çok önemli yeri olan pazarlama sürecinin önemli olması gerekiyor. Yabancı filmlerin Hollywood´a gelmeden önce çok iyi bir PR departmanının kurulması ve bunun ayrıca devlet tarafından desteklenmesi gerekir.”